Temmuz ayında faiz indirimleri yeniden başlar

Aslında bu hafta yazı yazmamam gerekiyordu ama madem PPK toplantısı var yazayım dedim, sağ olsun Nilay da kırmadı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Haziran ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı dün yapıldı ve Merkez Bankası beklentilere paralel faizlerde bir değişikliğe gitmedi.

Yanlışlık yok, bilerek faizler yazdım. Çünkü 19 Mart’tan bugüne aslında iki faiz konuşuyoruz. Birincisi kağıt üzerindeki politika faizi, diğeri Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti (AOFM).

19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile birlikte yaklaşık yüz kişi göz altına alındıktan sonra Merkez Bankası bir ara toplantı yaptı. O günlerde %42,50 olan politika faizine dokunmadı ama örtülü bir faiz artışı yaparak AOFM’yi %46’ya yükseltti. Bir başka ifade ile faizi 350 baz puan artırdı. Ardından da 17 Nisan tarihinde yapılan PPK toplantısında da politika faizini %42,50’den %46’ya yükseltti. O toplantıda politika faizi üzerinden yaptığı artışla da yetinmedi ve AOFM’yi %49’a yükseltti. Geçtiğimiz haftaya kadar da piyasayı %49 ile fonlamaya devam etti. Kısaca 19 Mart’tan bugüne faizler 650 baz puan arttı.

12 Haziran gününden itibaren ise Merkez Bankası AOFM’yi %49’dan %46’ya indirdi. Mart ayında yaptığı örtülü faiz artışının bu sefer tam tersini yaptı ve 300 baz puanlık örtülü bir faiz indirimi yaptı.

Dün yapılan toplantı ile ilgili beklentim, politika faizinde bir değişikliğe gitmeyeceği yönünde idi. Ancak %49 olan faiz koridorunun üst bandını aşağı yönlü revize eder mi diye bir soru işareti de kafamda vardı. Ancak geçen hafta başlayan İsrail-İran savaşı sonrasında bu beklentim de sona erdi.

Netice itibarı ile Merkez Bankası piyasa beklentilerine paralel hareket etti. Hiçbir faize dokunmadı. Politika faizi hala %46, gecelik borç verme faizi hala %49. Piyasaya parayı %46 ile vermeye devam edecek ama gerek görürse bir toplantıya ihtiyaç duymadan örtülü biçimde faizi %49’a kadar yükseltme imkanı elinde.

Jeopolitik risklerde ciddi bir artış söz konusu olmazsa Merkez Bankası’nın 24 Temmuz’da yapılacak olan toplantıda faiz indirim sürecini yeniden başlatacağını düşünüyorum.

İsrail-İran arasında yaşanan savaş doğal olarak belirsizlikleri artırdı. Petrol fiyatlarında yaşanan artış şu aşamada bile enflasyon üzerinde baskı yaratacaktır. Hürmüz Boğazı’nın kapatılması halinde petrol fiyatlarına ilişkin beklentiler bile bir tur daha bozulmaya neden olabilir.

Mevcut ortamda uygulanan para politikasının yeterli sıkılığa ulaştığı görüşündeyim. Reel sektörde yaşanan sorunları bir kenara bırakacak bile olsak, yıl sonunda yaklaşık %30, 12 ay sonrası için yine yaklaşık %25 enflasyon beklentisi varken, %46 faiz çok ama çok yüksek.

Reel sektör ise çok ciddi bir finansmana erişim ve finansman maliyeti ile karşı karşıya. Özellikle belli sektörlerde art arda konkordato haberleri geliyor.

Eminim ki; Merkez Bankası da faizleri indirmek istiyordur. Ancak olası bir döviz talebi Merkez Bankası’nı tedirgin ediyor. İsrail-İran savaşının başladığı gün 5 milyar USD satmak zorunda kalmak bile başlı başına bir tedirginlik unsuru.

Peki, madem para politikası belli bir sıkılığa ulaştı o zaman enflasyon neden düşmüyor sorusu ise son derece yerinde bir soru. Çünkü başta enflasyon olmak üzere tüm ekonomik sorunların çözümünü sadece para politikasından beklemek ne gerçekçi ne de adil. Ekonomik ve sosyal başlıklarda bütünleşik bir program ortaya konmadıkça 12 ay sonraki enflasyon beklentileri %25’in altına geldi diye daha çok seviniriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi