Teşhis…

Teşhis diyorum. Teşhis önemli. 

Dün Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu Hocam ile X sosyal medya platformunda, artık space deniyor mu adına emin değilim ama açtığımız bir odada 1500’ün üzerinde katılımcıyla bu konuyu tartıştık. Enflasyon mu faizden, faiz mi enflasyondan?.. Ve sonuç: Bambaşka bir noktaya ulaştırdı Sadi Hoca bizi. 

Enflasyon sorununu çözmek için öncelikle bir enflasyon sorunumuzun olduğunu kabul etmek gerekiyor. Sonra bakmadığımız bir tarafından bakmayı öneriyor hocamız. Paylaşmak istedim ben de…  

Yeni tartışmaya hazırsanız enflasyon - faiz arasındaki sebep sonuç tartışmasını rafa kaldıralım ve şu talep meselesini konuşalım. Uluslararası finans dünyasının Türkiye’den beklediği enflasyon sorununu çözmesi, en azından buna niyetinin olduğunu ortaya koyması. Atılan parasal sıkılaşma önlemleri bir nebze işe yaramışa benziyor. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’ten not artırımı olmasa da görünüm iyileştirmesi geldi mesela. 

Kredi sıkılaştırması, kredi kartı ile yapılan alışverişleri zorlaştırma çabası, vergilerin artırılması, vergi alınabilecek her şeyin suyunun sıkılırcasına kullanılması gösteriyor ki asıl sorun talep kaynaklı. Dolayısıyla çözüm, hep talebi kısmak üzerine odaklanıyor. Talebi kısmanın en kolaycı yolu olarak da paraya erişim zorlaştırılıyor.

Ama hiç arz yetersizliği üzerinde durmuyoruz.

Peki ya talebi kısmakla uğraşmak yerine, bakış açımızı değiştirip arzı artırırsak ne olur? Daha önemlisi arzı artırmak istersek bunun yolu ne olmalı?

Öncelikle üretim için güven ortamının oluşması şart. Toplumun enflasyon beklentisi konusunda uzlaşması gerekli. Üretimin önünü açmak üzere doğru teşvikler verilmeli. Hızla gerçekçi kur politikasına geçilmeli. Gerçekçi kur, ilk başta sanki ihracatçıyı üzer gibi görünmekle birlikte ithalatı keseceği için içeride üretimi destekler. Amaaaaaaaaa….

Toplumun beklentisini şekillendirmesi açısından orta vadeli program (OVP) çok önemli. Geçtiğimiz hafta açıklanan orta vadeli program ise bize yine bir “keşke seansını” anlatıyor.

Enflasyon beklentilerine bakıldığında yüzde 65’lere çekildi. Enflasyonda tek hane hayali 2026’ya kalmış görünüyor. Bana göre mümkün değil ama “keşke seansında” OVP beklentisi öyle. 

Gelelim büyümeye; yüzde 4 ile başlayıp yüzde 5’e kadar uzanan beklentilerin de yerini bulması zor görünüyor. Zira nasıl sorusunun cevabı yine verilmemiş. 

Detaylarda ise kur tahminleri ile enflasyon beklentileri de çok uyuşmuyor. 

Şu meşhur yapısal reformların yine adı var kendi yok. 

Kişi başına düşen milli gelirde ise öngörülen artışın, yine aynı programda öngörülen büyümedeki geri çekilme, enflasyonda öngörülen artış ile nasıl gerçekleşeceğini ise hiç anlayamadım. 

Ezcümle dönelim yine en başa. Teşhis diyorum. Teşhis önemli. Ne zaman ki biz teşhisi doğru koyarız o zaman tedavi yöntemi de doğru uygulanır. Ve hasta daha hızlı iyileşir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi