
Yağız Kutay
TL aşırı değerli mi, anlamsız mı?
Ekonomide bazı soruların cevabı yoktur; çünkü soru yanlış şekilde sorulmuştur. Bizim için “Devalüasyon gerekli mi?” de onlardan biri. Cevabına göre yanlış sayılabilecek her iki seçenek de gerçekçi görünebilir.
Doğru soruyu sormakla başlayalım
TL değerli mi, değersiz mi, yoksa anlamını mı yitirdi?
TÜİK gözlüğüyle bakınca; hayır TL aşırı değerli değil. Hatta hâlâ reel anlamda tarihsel ortalamanın altında. TCMB’nin Reel Efektif Döviz Kuru verisine göre TL, 2021 sonunda dibi gördükten sonra ufak toparlanmaya rağmen 2003 baz yılına göre zayıf.
İkinci soruya geçelim.
TL neyi temsil ediyor?
Biz de tarif edemiyoruz. Kurun yukarı gitmesiyle gelen avantajlar sınırlı. İhracatçı hâlâ ara malı ithalatçısı. Yüksek kur üretim iştahını değil, stokçuluğu artırıyor. Bu yapıyla hala ‘Çin olacağız’ hikayesi de havada kalıyor. Kur şoku üretimi değil fiyatları hareketlendiriyor. Bir başka deyişle kur değer kaybetse bile, artık güçlü büyümeyi desteklemiyor. Çünkü, üretim motivasyonu koptu, yatırım iklimi parçalı bulutlu.
Bu kopuş sadece teknik olarak değil, toplumsal olarak da hayatımızda. Eskiden kur artınca zam gelirdi. Şimdi kur artsa da zam geliyor, düşse de fiyatlar yerinde kalıyor. Bunun en temel sebebi son dönemde kur değil, belirsizlik fiyatlanıyor. Döviz bazlı düşünme bitti. Toptancı önceden zam yapıyor. Son tüketici “zaten alamam” dediği için fiyatla ilişkiyi kesiyor. Kurla fiyat arasındaki bağ yalnızca zayıflamadı; anlamını da yitirdi.
Gayrisafi yurt içi hasılanın yarısını yalnızca nüfusun 20 milyonu paylaşıyor. Dolayısıyla tüketici fiyatı değil, geleceği okuyor. Bu davranışsal kopuş, klasik rasyonel tüketici varsayımını geçersiz kılıyor. Etiketin üzerindeki rakamdan çok, “Bu ürün haftaya kaç olur” sorusu belirliyor kararı. Belirsizlik kalıcılaştıkça, insanlar fiyatı referans almayı bırakıyor. “Zaten alamam” veya ‘‘Her türlü almak zorundayım’’ duygusu yerleştikçe, alışveriş davranışı da rasyonel olmaktan çıkıyor. Kimi, ürün stoklanabilir mi diye düşünürken alıyor; kimi, zaten erişemeyeceği için bakmıyor bile.
Bu düşüncenin olgunlaşmasında, fiyat verilerine olan güvensizlik de var. Örneğin, %25’lik kira zammı tavanına dahi yeterince uyulmadı. Dayanağı olan enflasyon verisinin meşruiyeti sorgulanır hale geldi. Artık sadece kur ve maliyet değil, TÜİK’in açıkladığı oranlar da fiyatlara “ekstra zam gerekçesi” olarak yansıyor. 2022 sonrası bu davranış değişimi çok net hissediliyor.
Bugün TL’nin dış değerini, iç fiyatlara bakarak anlayamayız.
TL artık sadece bir para birimi değil; istikrarsızlığın, güvensizliğin ve çözülmüş bağların temsilcisi.
Kurla fiyat, fiyatla üretim, üretimle gelir arasındaki ilişkiler dağıldı. Ve bu durum, bir “devalüasyon” hamlesiyle düzelecek gibi değil.
Mesele artık kurun veya faizin seviyesi değil; güvenin, beklentinin ve en önemlisi verinin nerede başladığıdır.