
Uğur Ergan
Trump’ın kitabında olmayanlar
Dört yıl aradan sonra ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlayan Donald Trump’ın yemin törenini ve yaptığı konuşmaları izledim. Trump, hiç kendini frenlemeden, deyim yerindeyse züccaciye dükkanına giren fil gibiydi.
ABD başkanları, konuşmalarında genel hatlarıyla (samimi olup olmadıkları ayrı bir mesele) demokrasiden, hukuktan, insan haklarından, uluslararası ilişkilerde dengeleri dikkate alırlardı. Trump’ın konuşmasında bunların hiçbiri yoktu. Son derece net ifadelerle, “Önce Amerika. Amerika’nın çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yaparım. ABD’nin çıkarı ve kazancı ön plandaysa, öyle demokrasi ve insan hakları arayışı içinde olmam” mesajını verdi. Anlaşılan Trump, ABD’yi dört yıl boyunca bir şirketin CEO’su gibi yönetmekten yana.
Ne yazık ki, Trump gibi düşünenlerin çoğalması dünyanın hayrına değil. Önümüzdeki ay Almanya’da yapılacak erken genel seçimleri ve bu seçimlerde “Önce Almanya” diyen aşırı sağcı “Almanya için Alternatif (AfD)” partisinin ciddi yükselişe geçmesinin, hatta iktidara ortak olmasının beklendiğini de unutmamak lazım.
Trump konuşmasında ülkesinin petrol ve doğal gaz ihtiyacında artık Arap yarımadasına bağımlı olmayacağını da net şekilde ortaya koydu. Enerji temininde ABD’nin kendi kaynaklarını kullanmaya başlayacağını ve dünya enerji piyasalarında belirleyici bir ülke olacağını vurguladı.
ABD’nin üretimde artışa geçmesi petrol ve doğal gaz fiyatlarında inişe neden olur. Bu da özellikle Rusya ve Suudi Arabistan’ın elini zayıflatır. Trump, enerji ihtiyacında büyük oranda Rusya’ya bağlı olan Avrupa’ya “Enerji ihtiyacını benden karşıla seni Rusya’ya karşı koruyayım. Yoksa bak başının çaresine” derse, şaşırmamak lazım.
Eğer arada kaçırmadıysam ben Trump’ın konuşmasında çevre ve iklim konularından bahsettiğini hiç duymadım. Zaten bu konuları hiç umursamadığını, ilk başkanlık döneminde Paris İklim Anlaşması’ndan çekilerek ortaya koymuştu. İkinci başkanlık dönemine başlar başlamaz da Biden döneminde girilen Paris Anlaşması’ndan yine ayrıldı. Bu yetmedi ABD’yi Dünya Sağık Örgütü’nden de (DSÖ) çıkardı. Anlayacağınız Trump’lı dört yıl, insanların yanı sıra dünyadaki diğer tüm canlılar için de zor bir dönem olacak.
Trump yönetimindeki ABD’de kuvvetler ayrılığının nasıl işleyeceği de merak konusu. İlk döneminden çok daha güçlü şekilde iktidara gelen Trump’ın müesses nizamı ne kadar umursayacağı da bir başka soru. Konuşmasında dile getirdiği “Ben her şeyin doğrusunu bilir, yaparım” anlayışını bakalım pratikte sürdürebilecek mi?
Ülkeye “altın çağını” yaşatacağını iddia eden Trump’ın, artık ABD’de sadece “kadın” ve “erkek” olmak üzere iki cinsiyetin tanınacağını söylemesi, insanların tercihine kendisinde arsızca müdahale hakkı olduğunu ortaya koyması açısından son derece vahim.
Hiç çekinmeden, kimseyi umursamadan Panama Kanalı’nı geri alacağını söyleyen Trump’ın Kanada ve Grönland’la ilgili bir açıklama yapmaması ise dikkat çekiciydi.
Velhasıl Trump'lı ABD dünya için pek hayırlara vesile olmayacak gibi.