Mutlu Hesapçı
“Tüm olumsuzluklarına 'rağmen' aşığım mesleğime”
Duygu Karaca’yı ilk kez ‘Perde’ filminde izledim ve açıkçası bayıldım. O kadar doğal, o kadar sahici oynuyordu ki; oyunculuğunu, enerjisini ve yarattığı duyguyu çok sevdim. Ardından onu biraz daha izlemek için ‘Sahipsizler’ dizisine başladım ve yine büyük bir keyifle ekrana kilitlendim. Festival zamanında tanışmış, röportaj yapmak üzere sözleşmiştik ama araya zaman girdi. Ve nihayet, mail yoluyla da olsa bu söyleşiyi gerçekleştirebildik. Bu röportaj sayesinde Duygu Karaca’yı daha yakından tanımak, yolculuğuna eşlik etmek benim için ayrı bir mutluluk oldu. Şimdi kendisiyle en kısa zamanda bir araya gelerek uzun uzun sohbet etmek istiyorum. ‘Perde’ filmi festival yolculuğunu sürdürürken, önümüzdeki aylarda da vizyondaki yerini alacak. Duygu’yu karşınıza çıktığı her projede izlemenizi isterim; çünkü mesleğine duyduğu aşk, onu bugünlere taşıyan ve gerçekten ilham veren en güçlü şey.

Ödülünüz için tekrar tebrikler ve nihayet röportaj yapabiliyorum sizinle… ‘Perde’ filmiyle 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nden ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' ödülü aldınız. Ödül beklentiniz var mıydı, ödülü alınca neler hissettiniz ve kariyerinizde nasıl bir öneme sahip?
Çok teşekkür ederim. Ödül beklentim yoktu ama ödül alma hayalim hep vardı. Yıllarca bir gün ödül alırsam diye ödül konuşması hayal ederdim. Meğer böylesi sevinçlerin provası olmuyormuş. Heyecandan dilim tutuldu; siz de oradaydınız görmüşsünüzdür. Ama çok unutulmaz bir andı benim için hele ki böyle köklü ve önemli bir festivalden ödül almak beni çok gururlandırdı. Bu benim ilk takdir edilişim demişim ödülü aldığımda, herkesin aklında o kalmış. Takdir edilmek bence herkes için çok önemli bir konu. Ödülün benim kariyerimdeki önemini şöyle özetleyeyim; Pes edecek, umutsuzluğa kapılacak bolca gününüz oluyor bizim sektörde maalesef. Öyle anlarda bana şu an durduğu raftan göz kırpıp, ümit verecek bundan sonra. Layık görenlere tekrar teşekkür ederim.
‘Perde’ filminde hepimizin bildiği “o kadın” ı oynuyorum
‘Perde’ filmini festivalde izledim, İlişkileri masaya yatıran eğlenceli fakat bir o kadar da gerginlik yaratan bir film. Sizin oynadığınız karakter nasıl biri, filmin sizde yarattığı duygudan bahseder misiniz?
‘Perde’ dümdüz bir akşam yemeği gibi görünen fakat içinde katmanları bolca barındıran harika bir senaryo. Bu senaryo iyi oyuncular ve iyi yönetmenle birleşince ortaya keyifli bir film çıktı. Mesajı dozunda, gerçekçi ve düşündürücü bir his bırakıyor izleyicide. Herkes için yanlış, ayıp veya günah kabul edilen ve artık genel geçer olmuş bazı ahlaki konuların, geniş pencereden değil de bireysel açıdan baktığımızda bize ne hissettiriyor acaba diye düşündürtüyor biraz. Kendi hayatımda da bazı şeylere "olabilir aslında" dedirtti bana açıkçası bu. Oynadığım karakter bence hepimizin çok aşina olduğu "o kadın". Bir şeyler başaranlara haset etmeden imrenen, kendi hayalleri hayat şartlarından dolayı yarım kalmış, evlenip evine ve çocuklarına kendini adamış, silik görünen ama aslında buradayım diye kendini göstermeye çalışan, çalışma hayatından uzak, çevreden "yetersiz" hissi üzerine giydirilmiş ama her şeyden haberdar olan, hepimizin bildiği "o kadın"ı oynuyorum.

“İzleyici sevdi bizi çünkü sahiciyiz”
‘Sahipsizler’ dizisi de sürpriz yaratan dizilerden oldu, bu kadar uzun süreceğini ve tutacağını ben düşünmemiştim. Dizinin sizce sevilme ve izlenme sebepleri neler, oynadığınız nasıl bir karakter?
‘Sahipsizler’ yapım şirketiyle, Cem Karcı'nın harika bir dünya yaratması ve Enes Kartal'ın büyük katkılarıyla izleyiciye temas edeceği en başından belli olan bir projeydi. Hikâyesi ve senaryosu da çok iyi bir matematikle yazıldı hep. Geriye oynamak kaldı sadece. Oyuncu kadromuzda popülerlik sayesinde ekibe girmiş kimse yok. Herkes deneme çekimi süreçlerinde oldukça ter döküp öyle aldı rolünü. Bizde, bize inanıp teslim ettikleri rolleri en iyi şekilde oynamaya motive olduk. Seyirci de kucakladı bizi. Bu kucaklanmamız uzun sürsün istiyoruz çünkü doyamıyoruz bu insanları size anlatmaya, oynamaya. Tüm oyuncular olarak hep iştahla gidiyoruz sete. İzleyici sevdi bizi çünkü sahiciyiz. Hikâyede, kimse sadece iyi, kimse sadece kötü değil; tabii senaristlerimizin becerisi bu.
“Arkadaş olsak anlaşamazdım ama rolümü çok seviyorum”
Oynadığım karakteri, günün birinde hikâye bittiğinde çok ama çok özleyeceğimi en başta söylemek isterim. İki abisi var; bir abisi babasının biriciği olmuş diğer abisi annesinin. Necla sona kalmış ama dona kalmamış, çok sahici, üryan bir kadın. Yaşayan, fıkır fıkır, enerjik bir kadın. Hayalleri gerçek olmamış ama çok hayal kuran bir kadın. Aklı oynaşta gibi görünen ama aslında sevilmeyi arayan bir kadın. Başı hep belada, aklı hep havada olan ama asla aptal olmayan zeki bir kadın. Herkesle kavgası olan ama hayatla barışık, kendini seven, bolca kahkaha atan ama gözyaşı hep cebinde saklı olan çok gerçek bir kadın. Arkadaş olsak anlaşamazdım ama onu çok seviyorum.
“Yapım şirketleri ghosting yapmayı çok seviyorlar”
Bir oyuncu için rol beklemek diye bir şey var mı, o rol sizi nasıl buluyor ve bir proje geldiğinde kabul etme kriterleriniz neler oluyor?
Rol beklemek değil de doğru işi beklemek diye bir şey var, evet. Beklemek zaten iş varken de yokken de bizim en iyi yaptığımız şey :) Bir projeden bana haber geldiğinde, nasıl ki yapım şirketi ve yönetmen benim o role uygun olup olmadığımla ilgili birçok şeye bakıyorsa, biz de oyuncu olarak sadece role değil birçok şeye bakıyoruz. Yapım kim? Yönetmen kim? Senaryo nasıl? Rolüm nasıl? Rolümün senaryodaki etkisi nasıl? Ve tabii kaşesi nasıl? Tüm bunları menajerimle birlikte değerlendiriyoruz. Her iki tarafta birbirini değerlendiriyor. Uyuşursak flört başlıyor, bazen bu flört aşka dönüşüyor, bazen de flörtte kalıyor. Ama yapım şirketleri ghosting yapmayı çok seviyorlar :)
“Hayatı mizahsız yaşamam imkânsız”
Size dair yapılan yorumlarda sempatikliği ve beden diliyle kendisine hayran bıraktıran oyuncu yorumları var. Sizin bu tanımlamalara yorumunuz ne olur?
Vallahi sağ olsunlar :) itiraf etmem gerekirse sempatikliğimin altında itirazı bol, tedbirli ve takati az biri var. Neşem nasıl oluyor bilmiyorum ama hep yerindedir. Hayatı mizahsız yaşamam imkânsız. Mesela; Bir şey anlatırken canlandırmasız veya mimiksiz anlatamama hastalığı var. Tüm olumsuz durumlarda bile gülecek bir şey bulurum, tutunurum bir yerden. Seviyorlar bu halimi, şükür.
“Bankacı olmam annemin hayaliydi”
Eski bankacı olup da oyunculuğa nasıl dönüştü hikâyeniz?
Bankacı olmam annemin hayaliydi. Annemi kırmadım birkaç yıl diyelim. Birgün ben kendi hayalimi gerçekleştireceğim diye istifa edip konservatuar sınavına girdim. Kazandım ve zehirlendim, o günden beri toksik bir aşkın içinde gibiyim. Dün mesela 16 saat çalıştım, sahne gereği çok ağladım ve bağırdım, çok uykusuzum, boğazım fena ama sahneler çok güzel oldu diye aşırı mutluyum. Tüm olumsuzluklarına "rağmen" aşığım mesleğime. Dünyanın en güzel ikinci hissi sevdiğin işi yapmak bence, birincisi sevilmek olsa gerek.

“Fazla Yağ Göz Çıkarmaz kitabımda anlattığım kadın benim”
Sizin bir de kitabınız var. 2021'de yayımlanan "Fazla Yağ Göz Çıkarmaz"... Nasıl bir kitap, içeriğinden bahseder misiniz?
‘Fazla Yağ Göz Çıkarmaz’ arkadaş ortamında, okulda, aşkta ve işte dış görünüşü nedeniyle ötekileştirilen bir kadının, trajik ama komik hikâyelerinin olduğu bir anlatı kitabı. Kadın benim!
“Tek ayaküstünde dengede durabilenler işi alıyor”
‘Fazla Yağ Göz Çıkarmaz’ diyorsunuz ama sektörde özellikle kadın oyuncular söz konusu olunca fazla yağ fazlasıyla göz çıkartıyor gibi, güzellik algısı sizi nasıl etkiledi ve etkiliyor?
Bu soruya cevap vermeye kalkarsam yedi saat konuşurum. En özet haliyle kusursuz olmanız isteniyor. Siz de kusursuz olmuyor veya olamıyorsunuz veya olmak istemiyorsunuz.
O zaman sizi şöyle köşeye alalım diyorlar, o köşede tek ayaküstünde bekliyorsunuz. Tek ayaküstünde dengede durabilenler işi alıyor!
“Müzikal hayalim var”
Oyunculuğa dair hayaller ve projeler neler?
Sağlığımın, yönetmenlerin ve yapımcıların izin verdiği müddetçe hep oynayacağım. Ama bir müzikal hayalim de var. Hayallerimin plan olduğu, planlarımın gerçek olduğu gün geldiğinde, yeniden sizinle röportaj yapacağım günü bekliyorum. Kocaman sevgiler...