Yandık. Bittik. Mahvolduk.

RTÜK Başkanı’nın uyardığı gibi sürekli ekonomik krizden, işsizlikten, adaletsizlikten, yolsuzluklardan ya da felâketlerden bahsetmek hem moral bozucu hem de halkın mutluluğunu baltalayan bir hareket. Ne gerek var bunlara? Güzel şeylerden bahsedelim, hepimiz mutlu olalım!

RTÜK Başkanı bazı medya organlarının haber bültenlerinde yayınlanan haberlerde ülkemizde olumlu olaylar olmadığı algısı yaratılarak vatandaşın karamsarlığa ve yalnızlığa düşürülmek istendiğini, ülkemizde enerji, savunma sanayi, yerli ve millî teknoloji, sanat, kültür ve spor olmak üzere birçok alanda başarılı çalışmalar ortadayken, karamsarlık aşılayan “yandık”, “bittik”, “mahvolduk” haberciliğinin kimseye bir faydası da olmadığını söylüyor.

RTÜK Başkanı ayrıca ana haber sunucularının “maksatlı yorum ve analizlerde bulunduğunu” savunuyor, en yüksek düzeyde yaptırımlardan sözediyor.

Eleştiriyi susturalım, herkes mutlu olsun. İşsizlik, enflasyon, yolsuzluk mu? Dert etmeyin, bunları yazmazsak hiç yaşanmamış gibi olur!

Eski kafalılar gazeteciliği “gerçekleri araştırmak, doğruları yazmak ve halka bilgi sunmak” olarak tanımlıyorlar. Ne kadar demode bir anlayış!

“Yeni Türkiye”de gazetecilik, yalnızca güzel şeylerden bahsetme, yanlışları övme ve eksiklikleri görmezden gelme olmalı.

Eleştiri tehlikeli bir düşmanlık biçimi değil mi zaten?

Gazetecilikte yeni kural şu: Gerçekler canınızı sıkıyorsa, onları değiştirin. Sorunları anlatmayın, üstünü örtün. Halk gerçeği bilmek istemez, mutlu olmak ister!

Öyle ya, ekonomide destan yazıyoruz, ileri demokraside altın çağı yaşıyoruz, özgürlükler zirvede, adalet sistemi dünyaya örnek, vatandaş refah içinde. Şunu kırk kez söyleyin hele!

Ne o öyle sabahtan akşama fiyatlardan kiralardan bahsetmek?

Geçmişte de dünyada pek çok yönetici sorunları görmezden gelerek toplumu sürekli “mutlu” tuttu.

Sovyet Rusya’nın basınında yalnızca başarı hikâyeleri bulunurdu. Eleştiri meleştiri olmazdı. “Komünizmin Zaferi”, “Parlak Sosyalist Gelecek” söylemleri dillendirilirdi.

Adolf Hitler ve Nazi Partisi, Üçüncü Reich’ın bin yıl süreceğini iddia ederdi. Basın tamamen Joseph Goebbels liderliğindeki Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı’nın kontrolü altındaydı.

İtalyan Faşizminin lideri Benito Mussolini “Roma’nın Yeniden Doğuşu”ndan bahseder, İtalya’yı yeniden büyük bir güç haline getirme iddiasını halkın zihnine sokardı. Sansür ve baskı ekonomik sıkıntıların ve yaşam standartlarındaki düşüşün dile getirilmesine engeldi.

Kuzey Kore’nin kurucu lideri Kim İl-sung’un geliştirdiği “Juche” ideolojisi, ülkenin mutlak bağımsızlığını ve kendi kendine yeterliliğini vurgular. Rejim, her yeni dönemi bir “altın çağ” olarak tanıtır. Yoksulluk içinde kıvranan halkın şikayetlerini ifade edecek özgürlükte bir basın yoktur.

Bir “Altın Çağ” iddiası da İran’dan. İran’da devrim sonrası Ayetullah Humeyni, İslam Cumhuriyeti’ni insanlığın en büyük medeniyeti olarak sunuyordu. Günümüzde de “Direniş Ekseni” söylemiyle, İran’ın bölgesel liderliği ve Batı’ya karşı bağımsızlığı vurgulanıyor, İran’ın “Altın Çağı” yaşadığı ileri sürülüyor.

Bütün bu örneklerde ortak nokta, uzun vadeli ve görkemli bir gelecek vaat eden bir anlatının, güçlü liderlik ve merkezi otoriteyle ilişkilendirilmesidir.

Türkiye’deki mevcut iktidarın da geliştirdiği “Türkiye Yüzyılı” söylemiyle Reis’in önderliğinde büyük bir yükseliş dönemine girdiğimiz iddiasını ileri sürerken bu örneklerden ilham aldığını görüyoruz.

RTÜK de sorunları görmezden gelerek daha parlak bir gelecek inşa edebileceğimizi düşünüyor demek. Gerçekleri yazmayı bırakıp, pembe masallar anlatmaya başlayalım istiyor besbelli.

Oysa halk eleştiriden rahatsız olmaz Ebubekir Bey. Halkın asıl düşmanı gerçeklerin gizlenmesidir. Yanlışları dile getirmek düşmanlık değil, gerçek vatanseverliktir. Çünkü iyileşme ancak yanlışların kabul edilmesiyle başlar. Sorunları dile getiren değil, onları görmezden gelenler bu topluma en büyük zararı verir.

Bu ülkenin basını, her şeyin yolunda olduğunu söyleyen sahte manşetlerle değil, cesur gazeteciler sayesinde bugüne kadar ayakta kaldı. Gerçeği yazmak, bu ülkeye yapılacak en büyük iyiliktir. Susturulmuş, korkutulmuş bir basın, susturulmuş bir toplum anlamına gelir.

Gözlerimizi kapatmak gerçeklerin ortadan kalkmasını sağlamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi