Sevgin Akış Roney

Sevgin Akış Roney

Faroe Adaları: Koyunların insanlardan daha fazla olduğu adalar!

Doğruyu söylemek gerekirse asıl hedefimin İzlanda olduğu turistik bir gezide Faroe Adaları'nı görmek diye bir derdim yoktu. Haritadaki yerini bile doğru dürüst bilmediğim bu adaların sadece üçünde geçirdiğim üç kısa günden zihnimde çok güzel resimler kaldı. Elbette eve dönünce adalar hakkında bilgi sahibi olmak istedim.

Kısaca tanıtacak olursam, Kuzey Atlantik Okyanusu’nda, İzlanda ve Norveç arasında yer alan ve 18 takımadadan oluşan Faroe Adaları, 1035-1814 yılları arasında Norveç Krallığı’nın bir parçasıyken 1814’te Grönland ve İzlanda ile birlikte Danimarka Krallığı’nın himayesi altına girmiş. 1948’den beri ise Danimarka’ya bağlı özerk bir yönetim.

Danimarka’nın Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen en büyük geçim kaynağı balıkçılık (ve balina avcılığı) olan Faroe Adaları, Birlik ülkelerine bu konuda getirilen kısıtlamalar ve kotalar nedeniyle AB içinde yer almıyormuş. Toplam yüz ölçümü 1,400 kilometrekare olan takımadaların nüfusu tahminen 50 bin civarındaymış ve de adaların en küçüğü Lítla Dímun’da yerleşim yokmuş. Nüfusun büyük bir çoğunluğu ise başkent Tórshavn’ın da yer aldığı en büyük ada olan Streymoy’da yaşıyormuş.

eidi1.jpg

Düzenli olarak yağan yağmurlar, adaların kayalık zemini nedeniyle emilemediğinden, çukur alanlarda göller oluşmuş, sarp yamaçlardan şelaleler akıyor. Toprak fazla derin olmadığından bir iki istisna dışında ağaç yetişmiyor. Ancak her yer yemyeşil otlarla kaplı. Etrafta yırtıcı hayvanlar da olmadığından ortam koyunlar için bir cennet. Zaten Faroe adı “koyun” anlamına gelen eski bir Norveçce kelimeden türemiş. Koyunların sayısının insanlardan fazla olduğu adaların “koyun adaları” olarak adlandırılmasına şaşmamak gerek!

Geçtiğimiz Ağustos ayının sonuna doğru, sabahın erken bir saatinde Kopenhag’dan havalanan bir uçakla yaklaşık iki buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Faroe Adaları’nın tek uluslararası havalimanı olan ve bulunduğu adayla aynı ismi taşıyan Vágar havaalanına indik. Yüksek dağlar ve derin fiyortlar ile çevrili adaların yeşilliği, daha uçak iniş için alçalırken büyülemişti beni.

gasadalur1.jpg

2. Dünya Savaşı sırasında işgalci İngilizler tarafından inşa edilen alandan doğruca Gásadalur köyündeki Múlafossur adlı minik bir şelaleyi görmeye gittik. Köyün çim çatılı evlerine vuruldum. Vikinglerden günümüze bin yıldır, zorlu iklim koşullarına uyum sağlamak için bu tarzda inşa edilen çatılar evlerin hem ısı yalıtımını sağlıyor hem de nemli havanın etkilerinden koruyormuş. Daha sonra öğrendim ki Gásadalur köyü fotoğrafçıların gözde mekânlarından biriymiş.

TÓRSHAVN

Vágar adasından Streymoy adasına gitmek için altı kilometrelik bir su altı tünelinden geçtik. Başkent Tórshavn’da iki gece konaklayacağımız “Hilton Garden Inn”in çimle kaplı çatısını görünce gülümsedim. Doğru yerdeydik. Odalarımızın hazırlanmasını beklerken limana gidip geldik. İki gün sonra tekrar gidip daha etraflıca dolaştığımız Tórshavn, Streymoy adasının güneydoğusunda bulunan küçük bir liman şehri.

torshavn1.jpg

TARİHİ PARLAMENTO BİNASI

Tinganes bölgesi, Vikinglerin parlamentolarını kurdukları zamandan beri tarihi yönetim merkezi ve elbette en turistik kısmı. Eski limana bakan bir tepedeki Skansin kalesi (belki de hisar demek daha doğru olur) ve aynı adlı deniz fenerinin yanında, tarihi parlamento binası da turistlerin ilgi odağı. Bölgedeki çatıları çim kaplı eski evler bir veya iki katlı. En yüksek yapı ise 1788 tarihli kilise (Havnar Kirkja). Eski limanın diğer tarafında ticari gemilerin yanaştığı büyük liman var.

hoyvik-acik-hava-muzesi3.jpg

AÇIK HAVA MÜZESİ

Tórshavn’ın kuzeyinde bir banliyö olan Hoyvik’de gezdiğimiz, bir açık hava müzesi olarak düzenlenmiş olan 17. yüzyıldan kalma çiftlik, çatıları çim kaplı evleri ve ahırları, çevrede gezinen koyunları ve ördekleriyle adalardaki dingin yaşamın güzel bir örneği idi.

Streymoy’dan sonra en büyük ikinci ada olan Eysturoy’a gitmek için bu kez on kilometrelik bir su altı tünelini kullandık. Sürücülere buz ve su katmanları arasında ilerliyormuş duygusunu veren ışıklandırmaları, Eysturoy’a yaklaşırken ikiye ayrılan tünelin kavşak noktasındaki Faroeli bir sanatçı tarafından tasarlanan heykelleri ile bizim için ilginç bir deneyimdi. Yerel rehberimizin ise göğsü gururla kabarmıştı!

funningur1.jpg

ÜÇ TARİHİ KÖY

Adanın kuzeyine doğru yol alıp, üç tarihi köyde durduk: Faroe Adalarının en yüksek dağında (880 m.) bulunan Funningur, küçük bir balıkçı köyü olan Gjógv (adını denizin karaya doğru 200 metre boyunca uzandığı dar vadiden alıyormuş) ve yemyeşil tepelerden sisli kayalıklara bakan Eidi. (Aslında d’ye benzeyen harfin orijinali bilgisayarımda yok.)

Tórshavn limanından akşam altı civarında İzlanda’ya gitmek üzere yola koyulan geminin güvertesinden etrafı seyrederken içimde ince bir hüzün duydum. Bir daha ayak basmayacağımı bildiğim bu coğrafyada daha uzun kalıp doğa yürüyüşleri yapmak, kuş gözlemcilerinin cenneti olan Mykines adasında Faroe “puffin”lerini görmek, kısacası ruhumu dinlendirmek isterdim.

foreo-koyunlari2.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sevgin Akış Roney Arşivi