Sevgin Akış Roney

Sevgin Akış Roney

Grönland: Buzulların ve inuitlerin ülkesi

Yıllardır ABD ve Türkiye arasındaki yolculuklarımda uçağın penceresinden devasa bir beyazlık olarak seyrettiğim Grönland’a bir gün ayak basacağım aklıma bile gelmezdi. Atlas Okyanusu ile Arktik Okyanusu arasında konumlanan, coğrafi olarak Kuzey Amerika kıtasının bir parçası olan Grönland’da üç gün kaldım. “Adayı gezdim gördüm” diyemem, çünkü yüzde 81’i buzullarla kaplı olan adanın orta kesimlerinde zaten insan yaşamıyor! Benim turist olarak deneyimim başkent Nuuk ve yakın çevresindeki fiyordlarla sınırlıydı.

Kuzey kutbunda yaşayan herkesin “eskimo” diye adlandırıldığını düşünürdüm. Doğru ama eksik bir bilgiymiş. Eskimo kuzey kutbunda yaşayan birçok grup için kullanılan bir terim ama İnuitler, Kuzey Kanada, Alaska ve Grönland’da yaşayan yerli halkları ifade ediyormuş. Bu gezi sırasında öğrendim ki, kimi zaman küçültücü bir anlam taşıyan eskimo terimi Grönland’da yaşayan yerli halk tarafından benimsenmiyor.

Grönland 9. yüzyılda Norveçli denizci Gunnbjorn Ulfson tarafından keşfedilmiş. İzlanda destanına göre Norveç doğumlu Erik Thorvaldsson da (namı diğer Kızıl Erik) Grönland’da ilk yerleşimi kuran kişiymiş. Babası bir cinayet nedeniyle ülkeden kovulunca ailesini alıp İzlanda’ya yerleşmiş. Ancak Erik’in İzlanda’daki hayatı uzun sürmemiş. Çünkü o da tıpkı babası gibi bir cinayete karışmış ve adadan sürgün edilmiş. Yeni bir yerleşim ararken Grönland’a ayak basmış. İzlanda’ya dönünce üç yüz kadar Vikingi keşfettiği yeni adaya yerleşmeye ikna etmek için de bu bakir topraklara “Iceland” demek yerine “Greenland” adını vermeyi tercih etmiş! Gerçi baharda her yer yemyeşilmiş! 985 yılında bir Viking sömürgesi kurmayı başarmış. (Erik’in oğullarından biri, İzlanda yazımda sözünü ettiğim, Kuzey Amerika’ya ilk kez ayak basan Leif Eiriksson.)

balinasiz-balina-turu2.jpg

Danimarka Krallığı’na bağlı özerk bir bölge olan Grönland’da temel geçim kaynağı elbette balıkçılık. Tarım ürünlerinin hemen hepsi Danimarka’dan geliyor. Adanın güneyinde çok küçük bir alanda patates ekiliyor. Enteresan bir biçimde doğal su kaynakları da yok denecek kadar az. Suyun büyük bir bölümü de Danimarka’dan getiriliyor. Hızla ısınan bir bölgede bulunan Grönland’ın sahip olduğu nadir toprak elementleri, uranyum, petrol ve doğal gaz kaynakları potansiyel bir gelir kaynağı olarak mevcut. Trump, çoktan adaya gözünü dikti bile!

tekne-gezisi5.jpg

BAŞKENT NUUK

Şehir 1728 yılında Norveçli misyoner Hans Egede tarafından “iyi umut” anlamına gelen Godthhåb adıyla adanın güneybatı kıyısında kurulmuş. Adanın özerkliğini kazandığı 1979 yılında adı Grönland dilinde “denize uzanan kara parçası / burun” anlamında Nuuk’a çevrilmiş. Toplam nüfusu 57 bin olan ülkede yaklaşık 20 bin kişi başkentte yaşıyor.

Bizim aşina olduğumuz başkentlerle kıyaslandığında kasaba diyebileceğimiz, bir fiyordlar yumağının içinde yer alan Nuuk’da görülecek kayda değer bir şey yok aslında. Şehir merkezinde yaptığımız tur sırasında Nuuk Sanat Müzesi, Nuuk Katedrali ve katedrale yakın bir tepedeki Hans Egede’nin devasa heykeli ile sahilde dalgaların kayalıkları dövdüğü bir noktaki Sassuma Arnaa heykelinin fotoğraflarını çektim. “Sassuma Arnaa da kim” derseniz, İnuit inancında “Mother of the Deep”, yani “Derinliğin Annesi” olarak adlandırılan denizin ve deniz canlılarının tanrıçası imiş. Ertesi gün belediye otobüsüyle Nuuk’un bulunduğu burunda daha büyük bir tur attık. Otobüste arkamda oturan iki okul çocuğu, denize bakan bir yamaçtaki mezarlık ve adadaki tek üniversite olan Grönland Üniversitesi aklımda kalanlar. (1987 yılında açılan üniversitenin öğrenci sayısı sadece 200 küsür!) Başka da bir şey yoktu zaten.

nuuk-katedrali.jpg

KAFFEMİK

Şehir merkezinde dolaştığımız gün öğleden sonra “Kaffemik” diye adlandırılan Grönland’a özgü bir geleneği deneyimlemek için İnuit bir hanımın evine konuk olduk. Kaffemik kelimesi “kahve aracılığıyla / bahanesiyle” anlamına geliyormuş. Doğum günü, mezuniyet, evlilik gibi değişik olayları kutlamak için insanların bir araya gelip çay kahve içerek kek vb. atıştırmalıklar yediği bir sosyalleşme biçimi. Ancak turizmin yavaş yavaş gelişmesine paralel olarak bu gelenek bir ticari faaliyete dönüşmüş. (Bizdeki sıra geceleri gibi.) Ev sahibemizin bize hazırladığı masanın etrafında oturup yiyip içtik, anlattıklarını dinledik, sorular sorduk ama bence para karşılığında sergilenen bu gösteri son derece yapaydı.

sassuma-arnaa-heykeli.jpg

FİYORDLARDA GECE TURU

Geldiğimizden beri soğuk ve zaman zaman yağmurlu olan hava fiyordlarda gezinti yapacağımız gün (31 Ağustos!) daha da soğuyup kar yağışı başlayınca, günün büyük bir kısmını otelde geçirmek zorunda kaldık. Gece 8-10 arasında bölgede yaygın olarak kullanılan su taksisi denilen bir tekneyle civardaki fiyordlarda dolaştık. Zorlu hava koşullarına rağmen mavi renkli kocaman buzul parçalarının yüzdüğü sularda dolaşmak çok keyifliydi. Limana dönerken karanlık bastırmaya başladı. Ertesi sabah aynı güzergâhta balina gözlem turu yaptık ama bir balina kuyruğu bile göremedik!

tekne-gezisi7.jpg

Reykjavik’e dönmek üzere bindiğimiz uçakta nüfusun yaklaşık yüzde 89’unu oluşturan İnuitleri düşündüm. Grönland özerk bir bölge olmasına rağmen pek çok bakımdan Danimarka’ya bağımlı olduğundan, Danimarka hükümeti adadaki nüfus artışını kontrol ederek maliyetleri düşürmek amacıyla özellikle 60 ve 70’li yıllarda yerli kız çocuklarını doğum kontrolüne zorlamış. Bu arada çok sayıda İnuit çocuk ailelerinden koparılmış, akibetleri bilinmiyor. Ancak son zamanlarda Danimarka’da Grönlandlılara yönelik ırkçılıkla mücadele çalışmaları yoğunlaşmış. Bu çalışmaların adanın uluslararası düzeyde giderek artan ilgi gördüğü bir zamana denk gelmesi ilginç bence. Öyle değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sevgin Akış Roney Arşivi