
Uğur Ergan
AKP İLE KAPIKULE’DEN ÖTESİ HAYAL
Tayyip Erdoğan’ı ve “benim” diyerek sahiplendiği bakanlarını dinlerseniz Türkiye, her alanda lider bir ülke.
Hak ve hukuk her yerde işliyor. Eğitim 5 yıldız, 10 numara. Öylesine özgür bir eğitime sahip ki ülke, Türk gençleri başta pozitif bilimler olmak üzere her dalda dünyayı kasıp kavuruyor. Singapurlu öğrenciler “Vay anasını” diyerek gözyaşı döküyor.
Ekonomi tıkırında. İnsanlar ekonomik refah içinde; nereye, ne harcayacaklarını şaşırmış durumdalar. Bir elleri yağda, bir elleri balda.
İşsizlik mi? O da ne ola ki? 23 yıldır tövbe böyle bir şey duymuyoruz.
Bu iktidarın kapattığı tek kurum var o da, İŞKUR.
Hele emeklileri hiç sorma.
Neredeyse her emekli, “Yav bu kadar da para verilmez ki… Her ay bayram olsa da çoluğa çocuğa, torunlara harçlık versek” diye söylenip duruyor.
Para pul derdi olmayınca insanlar memleketin dört bir yanını gezmekten artık bıktıkları için “Atlayalım arabaya, yıllardır Türkiye’yi kıskanmaktan çatlayan Avrupa’ya doğru uzanalım” diyor.
Kapıkule’ye geldiğinde, daha düne kadar sağ olsun dünya liderimiz sayesinde sahip olduğumuz villamızın bahçesinde bahçıvanlık, içinde temizlik yapan Bulgar’ın polisi, “Vize nerede komşu? Bas geri” deyince, ağzını kulaklarına vardıran tatlı rüyadan uyanmak zorunda kalıyorsun.
İşin şakası bir yana ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ile Kapıkule’den öteye gidebilmek neredeyse artık hayal.
Başvuru formunda iç çamaşırı sayınızın sorulmadığına şükredin.
Niye hayal, hemen söyleyeyim.
Siz bakmayın AB’li yetkililerin öyle topu çeviren açıklamalarına.
TC pasaportu sahibi herkese vize işkencesi çektirilmesinin en önemli nedenlerinden birisi, AB’yi oluşturan 27 AB ülkesi liderinin, Erdoğan ve hükümetine karşı aldığı, altına imza konulmamış ortak siyasi tavırdır.
Kendi iç yazışmaları ve konuşmalarında “otokrat” diye tanımlayıp Putin’le eşdeğer tuttukları Erdoğan’ın ölene kadar iktidarını sürdürmek için AB gibi bir derdi olmadığını çok iyi biliyorlar. Açıkçası bu durum işlerine de geliyor.
AB hedefi olmayan lider tarafından yönetilen ülkenin insanları ne yazık ki, toptan cezalandırılıyor.
Diplomatlık hayatının son döneminde mesaisinin çoğunluğunu Türkiye’nin AB’ye katılması için harcamış emekli büyükelçi Volkan Vural’ın T24’ten Cansu Çamlıbel’e söyledikleri gerçekleri ortaya koyuyor:
“Türkiye’nin AB defteri şu an fiilen kapanmış durumda, zaten artık müzakereler de ortada yok. Hal böyleyken bu aşamada Avrupa’yı ilgilendiren tek şey kendi çıkarları ve kendi güvenliği. O nedenle de Türkiye'deki siyasi gelişmelere bir biçimde kayıtsız kalabiliyor. AB açısından şu bakış açısı çok güçlenmiş durumda; Biz zaten Türkiye'yi üye olarak içimize almak istemiyorduk. Şimdi böyle bir talep de yok, ne güzel.”
O zaman yapılması gereken belli.
Bu ülkenin iç huzurunu yeniden sağlayabilmesi, istikametinin AB olduğunu ortaya koyabilmesi, vatandaşının Atatürk’ün işaret ettiği Batı dünyasında yeniden itibar kazanabilmesi için, ivme kazanmış toplumsal muhalefeti Erdoğan-Bahçeli iktidarını bir an önce seçimle göndermek için çok daha katılımcı ve eylemci hale getirmektir.
AKP-MHP koalisyonunun iktidardan uzaklaşması sadece toplumsal huzur ve ekonomiyi değil, Türkiye’nin Avrupa ile olan bağını da olumlu yönde etkileyecektir.