BİR MAŞALLAHINIZI ALIRIM

Böyle giderse Fenerbahçe taraftarını erken havaya sokacak. Ligin en golcü takımı Altay’ı kendi evinde doğru dürüst pozisyon vermeden, zorlanmadan iki golle yenerek ligin zirvesine, averajla ikinciliğe yerleşti. 5 Resmi maç, 5 galibiyet. Üstelik hiç gol yemeden. Maşallah.
Altay’ı yeniden Süper Ligde görmek, 90’lı yıllarda futbolu takip edenler için ayrı bir keyif. En son Mart 2003’de iki takım İzmir’de karşı karşıya gelmiş ve o maçı Altay 1-0 kazanmıştı. Öncesinde ise Fenerbahçe üst üste yedi maçı 20’den fazla gol atarak almıştı.
Altay yeniden döndüğü Süper Lige hızlı başladı. Fenerbahçe’nin karşısına ilk iki haftanın lideri olarak çıktı, hem de her iki maçı da +3 farklı kazanmış bir takım olarak…Fenerbahçe ise eksiklerine rağmen, yeni hocası, yeni oyun sistemiyle üst üste kazanan morali yerinde bir takım olarak İzmir’e gitti.
Pereira Altay karşısına çıktığı 11’le gençler konusunda ciddi olduğunu ortaya koydu. “Genç oldukları için değil yetenekli ve hazır oldukları için oynuyorlar” derken samimi olduğunu, kasık ağrısı nedeniyle kadrodan çıkarılan Mesut’un yerine ilk 11’e Muhammet Gümüşkaya’yı koyarak gösterdi. Pekala Zajc veya Mert Hakan Yandaş’ı aynı yerde oynatabilirdi. Elbette bu hamlesiyle “benim ideal 11’im yok, kim hakkederse formayı o giyecek” açıklamasının da gerçek olduğunu ispat etti bir anlamda.
Bu arada Mesut Özil’in gerçekten kasığındaki sorun nedeniyle mi oynamadığı tartışılırken Pereira’nın maç önü açıklaması da enteresandı; “Bugün kulübün formasını taşımaktan gurur duyan, sahada koşan ve savaşan bir takım göreceğiz. Kendi oyunumuzu oynamaya çalışacağız”
İki haftanın en golcü takımı Altay’ın karşısında Tisserand, Kim ve Szalai ideal üçlüsü defansta yerini aldı. Bu maç bir anlamda üçlü defansın da sınavı gibiydi. Bu maçın ardından artık kimsenin üçlü defansla ilgili şüphesi kalmadı.
“Alışıldığı gibi Fenerbahçe önde baskı yaparak başladı” dersek yanlış olmaz, çünkü bu baskı yavaş yavaş Fenerbahçe’nin oyununun karakteristiği oluyor. Önde yapılan baskıyla Muhammed, Osayi ve Ferdi ilerde çok sayıda top kaparken Altay da aynı şekilde Fenerbahçe defansına baskı uygulayarak oyun kurmalarını engellemeye çalıştı.
Szalai-Kappel mücadelesi sol kanatta her futbolseverin keyifle izleyeceği seviyedeydi. Aynı şekilde Tisserand’ın Bamba ve Naderi ile girdiği ikili mücadeleleri de kıran kıranaydı. Ama asıl takdir edilecek çaba Altay defansının göbeğindeki 40 yaşındaki İbrahim Öztürk’e aitti. Başta Valencia olmak üzere tüm Fenerbahçe hücumcularına karşı bıkmadan usanmadan mücadele etti, etkin top kullanmalarına izin vermedi.
İlk yarıda bu kıran kırana mücadelede Fenerbahçe topun hakimi olan takımdı. Rakip ceza sahasında 12 kez topla buluşan Sarı Lacivertli oyuncular 3 şut çekebildi, Muhammed ve Osayi ile girilen pozisyonlardan da gol gelmedi.
Fenerbahçe pozisyonlarla başladı ikinci yarıya. Kaleci Lis, önce Muhammed’in şık pasında Valencia’nın vuruşunu sonra gelen kornerde Gustavo’nun kafa vuruşunu zorlukla çıkarabildi. Ancak bir dakika sonra Ferdi sol açıkta rakipten kaptığı topla merkeze doğru yöneldi, ceza sahasının önüne geldiğinde yaptığı şık vuruşla golü buldu.
Dört dakika sonra orta sahadan Muhammed’in Osai’ye verdiği pasla başlattığı atakta Ferdi sol açıktan bu kez ceza sahasındaki Valencia’yı gördü. Valencia topu ikinci kez ağlara göndermekte hiç zorlanmadı.
Böylece Altay’ın tecrübeli hocası Mustafa Denizli’nin Fenerbahçe’yi durdurma planı 4 dakika içinde gelen iki golle çökmüş oldu. Denizli ikinci golden sonra üç değişiklik yaparak takımı Fenerbahçe’nin üstüne gönderdi.
Pereira ise bu hamlelere, 75’inci dakikada sahanın en çok koşan iki ismi Muhammed ve Osayi’yi çıkarıp yerlerine Zajc ve Mert Hakan’ı alarak karşılık verdi. Samatta Valencia’nın, Serdar Aziz de Kim’in yerini aldı.
Bu değişikliklerin de etkisiyle maçın son 15 dakikası Altay’ın baskısıyla geçti. Ancak İzmir’in siyah beyazlıları topa hakim olduysa bile pozisyon üretmekte zorlandı.
Fenerbahçe, Mesut Özil’in yokluğunda, onu hiç aramadan, ligin zor deplasmanlarından birini, doğru dürüst pozisyon vermeden, gençleriyle iki güzel gol atarak kazandı. Bir maşallahınızı alırım. Hem Fenerbahçe’ye hem de günün çalışkanı, günün kahramanı Ferdi’ye.

Tribünün muhalefet şerhi;
VAY BE FENER…

Avrupa’da 2’de 2, ligde 3’te 3 ve oyun geleceğe dair ümit veriyor. Alışık olduğumuz durumlar değil bunlar pek. Yıllar sonra takım çok özgüvenli oynuyor, ne olursa olsun panik futbolu izlemiyoruz. İşe yaramaz, lüzumsuz hedefsiz 30 tane orta yapılmıyor her maç. Oyuncular da bireysel olarak çok motive ve kendilerine güveniyor. Dahası hocayı çok seviyor ve güveniyorlar. Geleceğe dair takım ve teknik ekip umut veriyor…
Ama yine de “ama”larımız var. Tribün, yönetimin sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyor.
Acilen çözülmesi gereken 2 temel nokta, iki sorun var. Bir, bundan önceki maçlarda olduğu gibi yine ilk gol bireysel yetenek ve mücadeleyle geldi. Takımın defans oyunu sorunları çözülmüş görünüyor ama ofansif oyunu hala problemli. İrfan ve Pelkas'ın dönüşü bunu bir nebze olsa çözecek olsa bile, takımın transfere ihtiyacı var. Mesela şu an, şeytan kulağına kurşun, Valencia sakatlansa forvetsiz kalacağız. 2 Eylül son gün Avrupa'ya kadro listesini vermek için, ama henüz Burak Kapacak'ın lisansı bile çıkartılamadı. Umarım ve sanırım yönetim bunları biliyordur. İki, takım da sürekli birileri sakatlanıyor, yeni katılan da Kim sakatlara katıldı. Antrenmanlarda mı bir problem var, sezon öncesinde gerekli yüklemeler mi yapılmadı bilmiyorum ama, inşallah buna bir çözüm üretilir acilen.
Neyse neyse, bu gecenin keyfini çıkaralım; “Bu geceeee bardaaa…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi