Egolar savaşından kalan

Fenerbahçe’nin Mourinho’suz ilk maçı belki de sezonun en kolay maçıydı. Gençlerbirliği ile arada o kadar büyük farkı var ki bu maçı Mourinho’nun Feneri de alırdı. Bunu söylerken Mourinho’yu eleştirmek değil amacım, son dönemde takımın isteksiz futbolunu kastediyorum.

Mourinho dönemi için başarılı demek zor ama Fenerbahçe’nin saha dışı mücadelesine verdiği destek unutulmaz. Türk futbolundaki malum yapıya, haksızlıklara, ahlaksızlıklara karşı en iyi, en etkili çıkışları yapan teknik direktördü. Bu nedenle bile havalimanından tek başına gönderilmemeliydi. Bu sene bu mücadeleyi kim verecek? Baksanıza Galatasaray-Rize maçındaki maskaralıklara ses çıkaran bile yok. Adamlar rahatça alabilecekleri maçları bile hakem destekleriyle almaya alıştılar, aldıran yok. Mourinho hiçbir şey yapmıyorsa, dayanamayıp isyan ediyordu.

Hatalar günahlar, artılar eksiler çok tartışılır ama asıl mesele iki devasa egonun başarısızlığı kaldıramamasıydı. Başarıyı paylaşmak mümkün ama başarısızlığı üstlenmek böyle egolar için hiç kolay değil. Mourinho’yu bilenler bilir, kendisinin de Portekiz’e dönünce söylediği gibi “Ben böyleyim” aldırmazlığında, bildiğini okudu, başarısızlığı Ali Koç’a yıktı. Tabi bir başka dev ego Koç da bunu kaldırmadı. Muhtemelen Mourinho, Benfica maçları öncesi ve sonrası yaptığı açıklamaları yapmasa, sıradan demeçlerle geçiştirse, Ali Koç kendisiyle devam ederdi.

Mesele Fenerbahçe’nin Mourinho döneminde oynadığı futbolun yetersizliği olsa, geçen sezon bittiğinde bu ayrılık kararı alınırdı. Çünkü bugün neyse sezon sonunda da aynı adamdı Mourinho.

Sonuçta Ali beyin egosuna dokunmak en büyük hatasıydı ama yakından tanıyan herkes de bilir ki Mourinho, “kimseyi takmadan bildiğini okuyan adamdır”. Bu nedenle gönderilişi de ilk değil.

Fenerbahçe gönderdiği Tadiç ve Dzeko’yu nasıl arıyorsa, korkarım böyle giderse Mourinho’yu da arar.

Yeni hoca gelene kadar takımı devralan Zeki Murat Göle, 4-2-3-1 gibi dizmişti takımı Ankara’da... İki yeni transfer Nene sol açıkta, Alverez merkezde yer aldı. Oğuz sağ bekte, İrfan Can önünde sağ açıktaydı.

Nene, Maksimen’in yapamadıklarını yapsın diye getirilen isim, dokunduğu ilk topta golü bulurken, Fenerbahçe’nin de bu yılki ilk deplasman golünü attı. Henüz takıma alışamadı ama böyle oynamaya devam edecekse görünen o ki Maksimen kadar çalım atmayacak ama pas vermeyi de unutmayacak.

Alverez hakkında bir şeyler söylemek için erken ama bu maçta Amrabat’tan ve İsmail Yüksek’ten çok da farklı bir tarafı görülmedi. Fred’in alternatifi olacak gibi de görülmedi. Zaten Fred ikinci yarıda çıkıp, İsmail girince Alverez aynı işi yapamadığı için Fenerbahçe durdu.

Sonuçta her iki yeni ismin de takımda büyük fark yaratacaklarını beklemek hayalcilik olur.

Asıl iyi olan, Fenerbahçe’nin oyununda fark yaratanlar Oğuz ve İrfan Can Kahveci’ydi. Özellikle İrfan hem ofansif hem defansif katkısıyla hem orta sahaya desteğiyle Mourinho’nun kulaklarını çınlattı. Fenerbahçe’nin en etkili ismiydi ama 70’den sonra yine yoruldu.

En Nesyri enteresan işler yapıyor. İlk yarıda Nene’nin son derece şık pasına müsait pozisyonda öyle kötü vurdu ki, “keşke Mourinho onu da götürseydi” dedirtti. Ama iki dakika sonra Brown’un asistinde usta bir vuruşla golü attı. Ardından attığı ikinci gol ise bir kara daha gösterdi ki “Fenerbahçe oyunu rakip sahaya yıkıp, sık sık ceza sahasına girebiliyorsa Nesyri iş yapar”. Aksi halde yürüyen hayalet.

İlk yarıda üç golü bulan Fenerbahçe, ikinci yarıda oynamadı, oynatmadı. Fred’in çıkışı da olumsuz etkiledi. Ancak öyle bir gol yedi ki, sinirlenmemek mümkün değil. Ligin belki de en uzun takımısın ama hala kornerden bu kadar kolay kafa golü nasıl yiyorsun?

Göle’nin yaptığı değişiklikler de daha çok Avrupa yorgunlarını korumak adınaydı. Ayrıca Mourinho’nun yokluğunda Cengiz’e de 10-15 dakika da olsa fırsat verdi. Ancak görüldü ki Mourinho haklıymış, bu Cengiz’den bir şey olmaz, bu Gençlerbirliği’nde bile oynayamaz. Koç yönetimine bir önerim var, “Mert’i alana Cengiz bedava” kampanyası yapsak belki alan olur. Böylece ikisinden de kurtulmuş oluruz.

Tabii şimdi asıl soru, takımın başına kim gelecek. Görünen o ki, Koç yönetimi Roger Schmidt’le anlaşmak üzere, İsmail Kartal yedekte bekliyor. Tabii anlaşabilirler ama imza için kongreyi beklemelerinde büyük fayda var. Bakarsınız Fenerbahçe kongre üyeleri belki başka bir yönetimi tercih eder, yönetim de başka hocayı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi