Mehmet Şandır
“İNŞALLAH TÜRKİYE DEĞİŞMEZ” BENCE; Türkiye’yi çok değiştirdiler(!)
“Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez” cümlesi, Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Sayın Devlet Bahçeli tarafından 28 Mayıs 2023 tarihinde söylenmişti.
Yaklaşık iki buçuk yıl oldu; ülkenin geleceği için duyulan endişe ile söylendiği ve devlet adamı sorumluluğu ile toplumun uyarıldığı bu tespit ve temenninin sebebinin ne olduğu söylendiğinde çok anlaşılamadı. Olması arzu edilmeyen değişimin önlenmesi için nelerin yapıldığının sorgulanması da bugüne kadar yapılmadı...
Sayın Bahçeli, yine endişeli; “önümüzdeki günlerin her türlü provokasyona açık ve yatkın” olduğu uyarısında bulunuyor ve “Yeni bir paralel yapının, milli bünyemize sızmış olup olmadığını derhal sorgulamak gerekmektedir” diyor.
Kaygılar korkuya dönüştü!
Ancak hatırlatırım; Sayın Bahçeli’nin önerisi ve desteği ile Türkiye’nin yönetim sisteminin değiştirildiği anayasa değişikliği 2017 yılının nisan ayında yapılmış ve parlamenter sistemden partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmişti; Türkiye esas o tarihte değişmişti veya değişimin yönü bu anayasa değişikliği ile netleşmişti.
Yedi yıl sonra “inşallah Türkiye değişmez” duasının sebebi basit bir kaygı olmasa gerekir(!) endişe mi, korku mu, pişmanlık mı? Bir özeleştiri olabilir mi?
Sayın Bahçeli, 2024 yılı 1 Ekim’inde önce DEM/PKK yöneticilerine dostluk elini uzattı, 22 Ekim’de (Terörist başı diyerek) “APO’ya umut hakkı verelim, gelsin Meclis’te konuşsun, PKK’nın feshedildiğini haykırsın” dedi. "Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" gerekçesiyle...
Bu defa toplum “inşallah Türkiye değişmez” endişesine düştü...
Devlet’in ülkesi ve milletiyle bölünmezliği konusunda çok duyarlı ve bölücü terör örgütü ile destekçilerine karşı çok öfkeli olduğunu bildiğimiz ve de bu konularda samimi olduğundan asla şüphe etmediğimiz Sayın Bahçeli’deki bu “değişimin” sebebi ne olabilir?
“Türkiye’nin değişmesi” sürecindeki kritik tarihler olan 2017/Nisan ve 1Ekim 2024 tarihleri yani Sayın Bahçeli’nin korkularını/kaygılarını besleyen gelişmelerin yaşandığı bu tarihlerde özellikle bölgemizde küresel boyutta ülkemiz için çok ciddi tehditler ve riskler yaşanıyordu. Adeta ülkemiz hasım bir kuşatma altına alınıyor, Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Suriye’den sonra sıra bize geldiği iddia ediliyordu. ABD ve Batı, İsrail ve PKK üzerinden bölgenin haritasını yeniden çizmekten bahsediyor; sınırlarımızda yığınak yapıyorlardı. Türkiye’ye doğrudan saldırmaya cesaretleri yoktu veya uluslararası kamuoyu ve hukuk buna müsaade etmeyebilirdi, ancak diğer ülkelerde yaptıkları gibi insan hakları, adalet, demokrasi getireceğiz yalanları ile ‘içimizle’ oynayabilir, daha önce denedikleri gibi PKK ve DEM üzerinden bir çatışma/iç savaş çıkarabilirlerdi. Buna karşı bir iç tahkimat gerekiyordu...
Muhtemeldir ki Sayın Bahçeli’yi endişelendiren husus buydu; geleceği öngörmüş, Kürt soylu (DEM’e OY veren) vatandaşlarımızın provoke edilmesine engel olmak istemişti. Bunun için “Terörsüz Türkiye” sürecini başlattı ve sahiplendi; her türlü bedel ödemeyi göze alarak...
Ancak, bir yerlerde bir şeyler arzu edildiği ve planlandığı gibi gitmiyor ki son günlerde iyice sertleşti; şer bloğu olarak nitelediği ABD-İsrail müttefikliğinden ayrılarak TRÇ; Türkiye-Rusya- Çin ittifakının kurulmasını önerdi.
Yeniden savruluyoruz; değişim başımızı döndürdü!
Anlaşılıyor ki, YPG silah bırakmayacak; Suriye’nin kuzeyinde bir “terör devletçiği” varlığını devam ettirecek, PKK’nın silah bırakması akim kalacak...
Patron ABD böyle istiyor(!)
TRUMP, Sayın Erdoğan’ı Beyaz Saray’a davet ettiğine göre muhtemelen bu konuda ‘talimatlarını’ tebliği edecektir; göreceğiz!
Malum, ABD gelir alır, çağırır emir verir...
Süreci başlatan ‘Dostluk elinin uzatılması’ on gün sonra bir yılını dolduruyor. “Bir konu komisyona havale edilirse ondan hayır gelmez” demiş tecrübelerimiz...
Terörsüz Türkiye hayali çok değerli; mutlaka desteklenmeli, eyvallah...
Ancak muhatap olan PKK kendi iradesine sahip mi, müebbet hapis mahkumu APO’nun iradesi patronu(!) aşabilir mi? Veya onlarca yıl yardım ve emir aldığı ABD’ye İngiltere, Fransa, Almanya kısacası emperyalist Batı’ya karşı bir “karşı duruş” ortaya koyabilecek mi? Buna güçleri yeter mi, böyle bir istekleri var mı?
Bu kadar günah ve suçtan sonra “Devlet ve toplumla bütünleşmek” mümkün mü?
EVET Türkiye çok değişti!
“Değişmesin” diyenler de çok değişti!
Ancak Milletin yoksulluğu değişmedi!
Adaletsizlik değişmedi! Yolsuzluk değişmedi!