Yaşar Seyman
Yılların Ötesinde Büyüyen Düş
Çocukken, avuçlarının içine sığmayan bir düşü vardı; herkes unuttu sandığında o, gizlice büyüttü içinde. Yıllar, yollar, engeller geçti… O, kalbinin en gizli köşesinde o düşü sakladı, kimselere göstermedi. Defter aralarına karalanmış çizimlerde, uykudan önce fısıldadığı dualarda, bazen de annesinin gözlerinden sakladığı sessiz gülümseyişlerde yaşadı.
Şimdi karşısında duran manzara, bir zamanlar küçük bir çocuğun gözlerindeki parıltının vücut bulmuş haliydi. Yılların yorgunluğu omuzlarında olsa da gözlerindeki ışık hâlâ o çocuktu. Çünkü düşler, zamanın ellerinden kayıp gitmezdi; yeter ki bir insan onlara inanmayı sürdürsün.
Bazı düşler vardır ki, çocuklukta filizlenir bir ömür boyu insanın kalbinden silinmez. Küçük bir çocuğun gözlerinde parlayan o düş, zamanın ellerinden sıyrılır, yılların ötesine taşar ve bir gün büyüyüp gerçeğe dönüşür.
Onun düşü, en ücra köylerdeki çocuklara kitap götürmekti. Yoksul bir okulun çatısı altında, yıpranmış bir defterin sayfalarına karalanmış düşlerle büyümüştü. Rafları bomboş, duvarları sessiz o sınıfta, bir gün kitaplarla dolu dünyalar kuracağını fısıldamıştı kendine. Yıllar geçti, yaşamın yükleri ağırlaştı; kentler, sınavlar, ekmek kavgaları girdi araya. Ama o çocukluk düşü, kalbinin en derin yerinde sessizce ışıldamayı sürdürdü.
Gün geldi… O küçük söz, bir adamın yoluna dönüştü. Sırtında çantalar, içinde kitaplar; kimi zaman uçakla geldiği ülkesinde eşek sırtında köyden köye ulaştı. Çocukların gözlerindeki merak, o kitaplarla buluştuğunda, yılların ötesinde büyüyen düş artık ete kemiğe bürünmüştü. Her açılan sayfa, bir pencereydi. Her yeni öykü, köyün taş duvarlarına çarpıp yankılanan bir umut şarkısıydı.
Bizler çoğu zaman düşleri küçümseriz. Oysa bir tek düş bile, en uzak köyde bir çocuğun ufkunu genişletmeye yeter. Bir kitap, yalnızca bir kitap değil aynı zamanda bir yol, bir ışık, bir gelecektir. Ersin Bilge’nin düşü, kendi köyünün sınırlarını çoktan aştı. Çünkü kitapların kanatları, çocukların düşleriyle birleşince hiçbir sınır onları tutamadı.
Düşünü gerçekleştiren çocukların ‘Bilge Amcası’ Ersin Bilge ilk kitabını “Eşekle Gelen Dostoyevski” adıyla yazdı. Bir uçak yolculuğunda okuduğum kitap çok akıcı ve heyecan verici, kâh Erzincan’ın bir yoksul köyünde kâh Almanya’daydı.
Erzincan doğumlu Ersin Bilge çocukken kurduğu düşe sıkı sıkı sarılıyor, yıllar sonra düşünü gerçekleştiriyor ve bu unutulmaz kitabı yazıyor.
Bir kere yazmaya gör kalem durur mu? Ersin Bilge “Yol Öyküleri” kitabı ile yazma eylemini sürdürüyor.
Geçen hafta Fransa’nın Metz kentinde yaşayan iş insanı – yazar dost Durak Arslan eşi Canan’la geldi. Ersin’in şu sıralar Ardahan’ın Posof’unda kitap dağıttığını ve “Gönül Gördü Dil Söyledi” kitabımı Bilgi yayınevinden alarak Ersin Bilge’ye gönderdi. Pazartesi günü Erzincan’ın bir köy okulunda çocuklara kalem, defter, dünya klasikleri ile Aşık Veysel kitabım da dağıtılacak…
Bugün bize düşen, Ersin Bilge’nin öyküsüne bakıp kendi içimizdeki çocuğu anımsamaktır. Belki birimiz ülkemizdeki köylere bir kütüphane, birimiz bir oyun alanı, birimiz bir çocuk bahçesi düşleriz. Ve kim bilir, belki hâlâ kalbimizin derinliklerinde o ses fısıldıyordur:
“Beni anımsa, bana kulak ver!”
Çünkü yılların ötesinde büyüyen her düş, sadece bir adamın değil, bütün bir toplumun kaderini değiştirme gücüne sahiptir.
Siz de kendi köyünüzde, mahallenizde, bir çocuğun yaşamına dokunacak bir adım atabilirsiniz…
Düşlerin sınırı yoktur!
Düş kurmaktan asla vazgeçmeyin!
Kurduğunuz düşünüze inatla, sevdayla sarılın, göreceksiniz ki gün gelecek düşünüz yorulacak, siz onu gerçekleştirerek başaracaksınız!
Teşekkürler bizi düşler yolculuğuna çıkaran usta kalem Ersin Bilge.
Yaşar Seyman