Esin Sungur
İsyan Çorbası!
Önce adıyla, sonra içeriğiyle dikkatimi çeken “Devrim Mutfağı” adlı kitabı yeni bitirebildim. Siz de kitapları alıp başucuna üst üste yığan ve haleti ruhiyeye, günün akışına, hatta yer yer kitabın kalınlığına göre – metro ile bir yere giderken ince kitapları okuyorum – aynı anda birkaç kitabı paralel götürenlerdenseniz bunu anlayacaksınız, eminim.
Haziran ayında yayınlanan bu güzel kitap Bengi Başaran ve Umur Talu ortak çalışması. Önsözlerde ise Vedat Milor ve sayfa komşum Mehmet Yaşin’in derinlikli yazıları var. Yazarlardan siyasetçilere, askerlerden gazetecilere, devrimci olarak tanımlayacağımız birçok kişiye neden bir kez de sofraları üzerinden bakılmasın? Ne yediğimiz bizi, çağımızı, içinde bulunduğumuz sınıfı ve dolayısıyla toplumu öylesine üstü kapatılamayacak bir açıklıkla anlatır ki, bence bu kitap çok iyi bir fikirle doğmuş.
Mehmet Yaşin’in önsözdeki şu sorusu beni düşündürdü; “Atatürk dışında hangi devrimcinin sofrasının detaylarını biliriz?” Gerçekten de sofra, eskiden daha ziyade zevk ve keyif boyutuyla ele alınıyordu. Neyse ki bugün, interdisipliner bir yaklaşımla bize ne kapılar açıyor!
İşte Devrim Mutfağı, benim için bu açıdan son derece önemli bir kitap. İçindeki Stalin’den Napolyon’a birçok kişiye ait liderlik, devrim, politika öykülerinin tümünün bir sofra etrafına örülmüş olması, bizim gibi yemek severler için okumayı büyük bir zevk haline getirerek tarihi başka bir yönüyle de anlatıyor. Ama ben bunca isim arasından bir isimden değil, pozitif ayrımcılıkla süfrajet yemek kitaplarından bahsetmek istiyorum; çünkü her şey politiktir, yemek de politiktir ve kadın hareketi çağımızın en dinamik sosyal dönüşümünü sağlamıştır görüşüme bir destek olarak görüyorum bu konuyu.

Yemek kitaplarında sübliminal mesajlar
Süfrajet hareketi 19.yüzyılda siyah kadınların oy hakkı için doğduysa da ilerleyen yıllarda tüm kadınların oy hakkı için verilen mücadelenin adı olarak benimsendi. Devrim Mutfağı’nı okurken öğreniyoruz ki, kadın mücadelesinin yürüyüşler, lobicilik gibi eylemleri arasında mesajlarını yaymak için kullandığı yollardan biri de yemek kitapları olmuş. Böylece hem mücadele büyütülmüş hem oy hakkı konusundaki talepler evdeki kadınlara ulaştırılmış hem de çalışmalar için bir finansman modeli oluşturulmuş.
Bu kitaplar çoğunlukla ev işleri, yemek tariflerinden oluşan ve harekete destek veren kadınların yazdığı kitaplar olsa da kadın-erkek ünlü isimler de bu güzel fikre katkı sunmuş; “Küçük Kadınlar”ın yazarı Louisa May Alcott, Mark Twain, ördek tarifiyle Jack London bunlardan bazıları.
Yemek tariflerinin adları ise yüzünüzde anında bir gülümseme yaratacak cinsten; “Şüphe Duyduğunuz Koca Turtası”, “İsyan Çorbası”, “Seçim Pastası” gibi… Büyük heyecanla turtanın veya çorbanın tarifini aradım ama kitapta bu yemeklerin tarifleri ne yazık ki yok.. O halde yumurtalı limonata tarifini verelim, deneyen olur mu bilemiyorum ama farklı kültürlerin damak tadına dair güzel bir örnek…
Yumurtalı Limonata
(192 kalori)
1 yumurta
2 yemek kaşığı şeker
2 yemek kaşığı limon suyu
1 bardak soğuk su
Yumurtayı iyice çırpın, şekeri ve limon suyunu kademeli olarak soğuk suya ekleyin. Arzunuza göre 2 yemek kaşığı şeri ya da Porto şarabı ekleyebilirsiniz.

KISA KISA…
- Bu aralar mikser almayı düşünen varsa, işte sadece rengi için bile alınabilecek KitchenAid Butter Stand Mikser! Paslanmaz çelik kaseleri, farklı hız seviyeleri ve özel aksesuarlarıyla mutlaka işinizi görecektir ama mutfak tezgahına da çok yakışmıyor mu? 2025 başında özellikle moda sektöründe “butter” yani tereyağı sarısı revaçta renklerden biri olarak öne çıkmıştı, demek ki mutfaklara da giriyor bu renk. Yanında bir de yemek tariflerinden oluşan kitap hediye ediliyormuş.
- Kartal Atalar’da sokak arasında makul fiyatlı, son derece lezzetli balık yiyebileceğiniz Ada Balık, haftanın önerisi. Deniz kenarında olmayan balıkçılara özel bir ilgim var; çünkü biz tam bir deniz ülkesi olmamıza rağmen çok az balık yiyen bir milletiz ve balığın sadece tatilde, deniz kıyısında veya Boğaz’da rakı-balık konseptinde değil, herkesin kendi mahallesinde kolaylıkla erişeceği yerlerde, uygun fiyatla satılmasının değerli olduğu kanısındayım. Ada Balık tam da böyle bir yer. Bir apartmanın giriş katında, kocaman çam ağaçlarına bakan bir parkın kıyısında. Aileler, sevgililer, iş arkadaşları ile dolu, neredeyse unutmakta olduğumuz o güzelim orta sınıf insanların “Haydi bu akşam balık yiyelim” deyip çıkıp geldikleri bir mekan. Izgara kalamar yumuşacıktı – hatta belki biraz fazla bile, azıcık daha dişe gelse tam olacak – ve üstünde vantuzlarıyla gayet lezizdi. Bir kadeh şarap veya bira eşliğinde sardalyenizi yemek ya da balık yerine sadece meze söyleyip çatal ucu sohbetlere dalmak için çok tatlı bir lokanta.
- Bu haftadan aklımda kalan çok beğendiğim bir lezzet de Karaköy’deki Mutto’nun kuskus paellası oldu. Kuskus’u Kastamonu’dan geliyormuş, üzerindeki oldukça bol deniz ürünleri ile yemelere doyamadık! Paylaşımlı tabak seçenekleri ile Mutto bence muadillerine oranla makul hesap ödenen bir yer ve üst katından seyredeceğiniz Boğaz manzarası ve alacağınız iyi hizmet de cabası…