Yaşar Seyman
Kuru Ekmekler
Ekmek ve Yıldızlar
Ekmek dizimde
Yıldızlar uzakta, ta uzakta.
Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak.
Öyle dalmışım ki sormayın,
Bazan şaşırıp, ekmek yerine
Yıldız yiyorum.
Oktay Rifat
Tarih boyu yaşam ekmek kavgasıyla başlar...
Sanayi Devrimi sonrası işçi sınıfının mücadelesi ile ekmek ve gül kavgasına dönüşse de “Ekmek ve Gül” şiirleri yazılsa da mücadele ekmek mücadelesi olarak sürüyor!
Çevrenizde yazdığınız bilinince insanlar size yaşadıklarından söz ediyorlar. Dinlediklerinizi yazın, yazmayın anlatıyorlar. Çoğu kez de yakınlığınız, dostluğunuz, diyaloğunuz kökleşmişse konuşurken olayın heyecanı ile yazarlığınız unutuluyor.
Evimizin ablası Derya ile konuşuyoruz. Yaşadığı bir olayın hem utancını hem de üzüntüsünü paylaşıyor. Eşi Kadir’le fırında ekmek almaya gidiyorlar. Derya arabada, Kadir ekmek almak için iniyor. O sırada fırına giren orta yaşlarda bir erkek, fırıncıdan 30 adet kuru ekmek istiyor. Fırıncı ekmekleri hazırlarken Kadir soruyor. “Kuru ekmekleri köpeklere mi alıyorsunuz?” Orta yaşlı adam, “Biz kalabalık bir aileyiz. Taze ekmek pahalı olduğu için kuru ekmek alıyoruz” deyince Kadir çok mahcup oluyor, özür diliyor. Sözünü düzeltmeye çalışıyor. “Buralarda hayvan barınakları var da onun için sordum” diyor. Adam ekmekleri alıp gidiyor. Ardından bakakalan Kadir, mahallenin fırıncısına bir miktar para bırakıp o adam ekmek almaya gelince sıcak ekmekler vermesini rica ediyor.
Bu olay ülkenin kalbi Ankara’nın Elmadağ eteklerindeki bir köye yakın çevrede yaşanıyor.
Dayanışma elini uzatan Kadir’e Bedri Rahmi Eyüboğlu ne güzel sesleniyor:
“Su gibi aziz olasın her daim/Ekmek gibi mübarek…”
Mahcup olması gereken Kadir değil ülkeyi yönetenler olmalı!
Kimden mahcup olmasını utanmasını bekliyorum ki!
Utanma duygusunu yitirenlerden mi?
Vicdanı körelmişlerden mi?
Anımsayalım 27. Dönem parlamentoda tutanaklara geçen bir konuşmayı:
CHP İstanbul Milletvekili Engin Altay kürsüde “Millet aç, midesine kuru ekmek dışında bir şey girmiyor” derken AKP Denizli Milletvekili Şahin Tin “O zaman aç değiller” demişti.
Bu sözlerin sahibi 14 Mayıs 2023 yılında yeniden Denizli milletvekili seçilerek ödüllendirildi. Ne mahcubiyeti, ne utancı?! Çürümüşlük sözcüğünün bile masum kaldığı bir dönemde kuru ekmek alanların sayısı gün be çoğalıyor.
Oysa bu topraklarda bilinen bir ilenç vardır. “Kuru ekmeğe muhtaç olasınız!” Artık bu ilenci söylemeye gerek kalmadı, ülkenin yarısı kuru ekmeğe muhtaç oldu!
Oktay Akbal’ın “Önce Ekmekler Bozuldu” kitabını anımsadım.
Gramajı küçülen ekmekler…
"Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey... çünkü yeryüzünde savaş vardı. İnsanlar sebebini bilmeden, düşünmeden ölüyor, öldürülüyorlardı. Savaş kelimesi dünyanın her yerinde en çok kullanılan söz olmuştu. Radyolarda marşlar, nutuklar şaşkın insan sürülerinin üzerine savruluyor, gazeteler korkuyla okunuyordu. Tramvaylar, vapurlar sabahları, akşamları tıklım tıklım, daima aceleci, sinirli, telaşlı bir kalabalığını şehrin bir ucundan öteki ucuna taşıyıp duruyorlardı."
Oktay Akbal “Önce Ekmekler Bozuldu” kitabında 1940’lar Türkiye’sinin çöküşünü anlatır. Bu kitabı okumuş sonra Dikili günlerinde Oktay Akbal’la söyleşmiştik.
Orhan Kemal’in “Ekmek Kavgası”, Fakir Baykurt’un “Yarım Ekmek” kitapları bu topraklarının ekmek acısını, küskünlüğünü, isyanını, kavgasını, direnişini anlatır. Yazarlar bu tür kitapları yazarken mutsuz olsalar da halkın derdiyle dertlenirler.
Bu iktidar döneminde bir çocuk ekmek almaya gider, ekmek alıp dönemez. Onun ekmeğine göz koyanlar onu yaşamdan koparırlar. O kirli ellerin gözü hep halkın ekmeğine uzanır. Bu güzelim ülkede kuru ekmeği bile halka çok görürler.
TBMM’de bütçe görüşmeleri sürerken sarayın bütçesini konuşmak, tartışmak, dokunmak, bir yana saray bütçesi aynen korunur.
Çocukluk günlerimizde kuru ekmekten yapılan tirit farklı bir tat olarak özlenirdi. “Tiridine bandım” türküsü bile vardı. Şimdilerde kuru ekmek alanların tereyağı, soğan almaya güçleri yeter mi bilemem.
Kendi ekmeklerine el sürenlerin ellerini kırarlar.
‘Karnı doyuyorsa daha ne istiyor?’ sorusunu sormaya utanmazlar!
Ekmek kavgası dün de bugün de sürüyor…
Emek mücadelesinin yoldaşı kalem Bertolt Brecht diyor ki:
Halkın Ekmeği
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
Bakarsınız bol olur bu ekmek,
Bakarsınız kıt,
Bakarsınız doyum olmaz tadına,
Bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek, başlar açlık,
Bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya…
Madenciler direnişte, yollarda, yürüyüşlerde Orhan Veli’nin şiiri yine yeniden dilimden dökülüyor:
“Yüz Karası Değil Kömür Karası
Paydos saatlerinde yollara dökülen,
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası”
Ha gayret diyorum! Alın terinin hakkını arayanlar bu kez ekmek kavgası kazansın!