Kuşak değil, kayıp zaman

68 kuşağıyla Z kuşağı arasındaki fark, aslında sadece harflerle açıklanamayacak kadar büyük. Birinde tarih yazan bir nesil var, diğerinde ise tarihi sosyal medyada “trend topic” olarak mideye indiren bir kitle.

1968 gençliği, savaş sonrası dünyanın yükselen orta sınıfının çocuklarıydı. Ekonomik güvenceye sahiptiler. Tek maaşla ev geçindiriyor, üniversite mezunu olmaya başlıyorlardı. Gelecek kaygısı medyanı daha düşüktü. Entelijansiya neslin son temsilcileri yaşadıkları güven ortamı sayesinde radikalleşti. Çünkü karnı tok, sırtı pek bir gençlik dünyaya bakabildi. Vietnam’daki savaşı duyabiliyor, Latin Amerika’daki direnişi görebiliyor, Paris’teki işçi-öğrenci dayanışmasını takip edebiliyorlardı. O yüzden 68 kuşağı, “refahın içinden çıkan isyan” olarak tarihe geçti.

Eğer 68 kuşağı bir insan olsaydı, belli güvenceleri olan, eğitimli, orta direk bir memur çocuğu olurdu. Yani hayatı için endişe etmeyen ama dünyayı değiştirmek isteyen biri.

Z kuşağı ise asgari ücretle çalışıp, her sene borca girerek son model telefon alan bir karaktere benziyor: Hayatta kalmaya çalışan ama aynı anda tüketim tuzağından çıkamayan.

Bugün tablo tersine döndü. Z kuşağı borçlu, güvencesiz ve geleceksiz. Üniversite artık ayrıcalık değil, kitlesel bir çıkmaz sokak. Diplomadan çok kredi borcu taşıyorlar. Bir barikat kuracak takatleri yok; çünkü barikatla kira kontratı arasında sıkışıp kaldılar. İdealler değil, ay sonunu getirme telaşı yön veriyor. Bu telaşın üstüne bir de sosyal medyanın uyuşturuculuğu ve kıyaslama kültürü ekleniyor. Normalde gençleri organize etmesi gereken dijital ağlar, şimdi sadece TikTok çekmek için var.

68 kuşağı meydan işgalleriyle, sokak gösterileriyle hafızalara kazındı. Z kuşağı ise sosyal medya paylaşımlarıyla. Dijital protesto günümüzün en kolay, hızlı ama bir o kadar da kısa ömürlüsü. Bir etiket patlıyor, ertesi gün unutuluyor. Sosyal medya bir yandan sahte bir eylem duygusu yaratıyor, diğer yandan mutsuzluğu büyütüyor. Herkes daha mutluymuş gibi görünürken, aslında herkes daha kırılgan. Ortaya çıkan şey öfkeli ama etkisiz bir kitle.

Buradan yeni bir 68 kuşağı çıkar mı?

Ekonomik güvencesizlik ve sosyal medyanın uyuşturuculuğu yüzünden zor. Esasında bu kıvılcımın çıkması için Filistin örneği var. Nasıl ki Vietnam döneminde bazı Amerikalı askerler savaşa gitmeyi reddettiyse, bugün de ABD ordusundaki pilotlar İsrail’e silah taşıyan uçakları uçurmayı reddediyor. Pentagon’a çağrılıp kelepçelenerek tutuklanıyorlar. Devletler İsrail’e destek verirken, bireyler vicdanıyla karşı çıkıyor.

68 kuşağını büyüten şey, refahın kör ettiği bir konfor değildi; tam tersine, o konforun içinden dünyayı duyabilme yeteneğiydi. Eğer bugün yeni bir kuşak doğacaksa, onun barikatı Paris’te değil, Vietnam’da değil, bu kez Gazze’nin yıkıntıları arasından yükselmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yağız Kutay Arşivi