Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Mide Ağrısı

Lozan konusu Kürt yurttaşların kapatmak istemediği bir konu. O nedenle PKK terör örgütü (Bir an ne demem gerektiği konusunda duraladım… Yeni duruma göre terör örgütü dememem mi lazım!) yayınladığı silahlara veda metninde Lozan’ı anarak onu “Kürt haklarının” yok sayıldığı bir anlaşma olarak gördüğünü yeniden ortaya koydu.

Türkiye Cumhuriyeti’ni yüz yıldır içine sindirmişler için Mustafa Kemal Atatürk ve ekibinin diplomatik zaferidir, Lozan. Ve tartışmasız modern devletin, ülke sınırlarımızın temelini oluşturur. Ancak, arada geçen yüz yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin Kürt yurttaşlarının (da) haklarını korumak yolunda doğru adımlar attığı gibi yanlış adımlar da attığını söylemek bir gerekliliktir. Diğer taraftan Kürtler kendilerine yapılan haksızlıklar karşısında giderek güçlenecek bir örgüt kurarak kendi mücadelesini Türkiye’ye karşı vermiştir. Hatırlatayım; yüz yıllık bir süreçten bahsediyorum.

Dolayısıyla Lozan, Kürtler için sadece tarihsel bir olay değil, güncel hak mücadelesinin bir sembolü olmuştur. Kürtler Lozan’ı tartışmaya açarken anlaşmanın kendilerine dair doğrudan bir madde içermemesine ve bu durumun tarihsel ve siyasi etkilerine odaklanmaktadır.

Lozan Barış Antlaşması’ndan 3 yıl önce, 1920 Temmuz’unda Osmanlı’nın gözünü kırpmadan Anadolu’yu parça parça İngiltere’ye, İtalya’ya, Fransa’ya, Yunanistan’a verdiğinin anlaşması olan Sevr Anlaşması’nda Kürtlerin özerk bir devlet kurma umudu taşımasına neden olan maddeler vardı. Kürtlerin “kendi kaderini tayin etme” hakkını açıkça tanımlamıştı, Sevr. Bu şiarla Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu topraklarını düşmana karşı savundular. Üç yıl sonra imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nda kendilerine özel bir madde olmamasını kendi kimliklerinin, kültürel haklarının, ulusal taleplerinin yok sayılması olarak aldılar.

O gün büyük haksızlığa uğradıklarının savunucusu kimlerdi…

Osmanlının son yüzyılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürtlerden oluşan büyük toprak sahipleri siyasi ve ekonomik bir hegemonya kurmuşlardı. Bunun devamını istediler. Kim düzeninin bozulmasını ister ki… Aşiret reisleri, ağalar, eşraf düzeni gibi yerel güç odakları o zaman oluştu ve aradan geçen yüz yılda bu gerçeklik değişmedi, ne yazık ki. Cumhuriyet’in kurulmasıyla bu yapıların yıkılması hedeflenmişti. Ancak bu hedef hiçbir zaman tam anlamıyla gerçekleştirilemedi.

Kaynaklar, Cumhuriyetin ilk on beş yılında cumhuriyet devrimlerini yaymak adına yerel ağalarla, aşiretlerle tavizkar bir ilişki kurulduğuna işaret ediyor. Pragmatik de diyebiliriz. Hatta toprak reformu gibi uygulamaların siyasi desteği zedeleyeceği ve CHP’nin kırsaldaki oy tabanını riske atacağı düşüncesiyle reformlar ertelenmiş. Devlet bir yandan Kürtler için eşit yurttaşlığı savunmuş diğer yandan aşiretleri, ağaları vergi toplama, askere alma ve toplumsal denetim için aracı olarak kullanmış.

Çok partili düzene geçilince de bir şeyler değişmemiş. Demokrat Parti gibi diğer merkez sağ partiler de aşiret reislerine, ağalara dayanarak seçim kazanmayı tercih etmişler. 1945 Toprak Reformu yani çiftçiyi topraklandırma kanunu İnönü öncülüğünde çıkartılmıştı. Amaç çok basitti: Topraksız köylülere toprak vermek. Kanun büyük toprak sahiplerinin, aşiretlerin sert muhalefetiyle karşılaştı. Uygulama aşamasında yerel direnişler, yargısal iptaller, bürokratik engeller nedeniyle kanun yetersiz kaldı. CHP içinde bile reformu desteklemeyen çok sayıda milletvekili varmış. Demokrat Parti kendi döneminde tam tersi bir uygulamayla özel mülkiyetin güçlendirilmesi konusunu destekledi. Böylelikle büyük toprak sahibi aşiret reislerinin güçlenmesine ve tarımda sınıfsal farklılıkların artmasına neden oldu.

Devamı da var ama yerim dar. Sonuçta Güneydoğu’da politika yapan Kürtlerin bir kısmı hala ya aşiret reisidir ya da onların torunlarıdır. Kürtler varlıklarını korumak adına merkezi hükümetle hep bir “oy” parantezinde ilişki kurmuş görünüyor. Kürt siyasetçiler de pragmatik. Kürt halkıysa (çoğu) durumlara sınıfsal bakıyor.

Ama şu Lozan kelamını kapatalım artık.

Lozan lağvedilirse ne Kürt kalır ne Türk.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti ne olur? Midemin ağrısı ondan…

Not: Yazımın uzun bir kaynaklar listesi var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Şok!

24 Mayıs 2025 Cumartesi 07:00