Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

“Su biterse tarım biter”

Bence; su biterse hayat biter...

Bu söz, Konya’da bir alt geçidin reklam panosunda yazıyordu.

Konya’ya kadar İki saatlik karayolu yolculuğumda üstüme çöken hüznün sanki cevabını bu reklam sloganı veriyordu; Su biterse tarım biter. Gerçekten Konya ovasında görüntü bunu doğrular durumdaydı; su tükenmiş tarım bitmiş gibiydi...

Geçen hafta Konya üzerinden Ankara’dan Silifke’ye gittim. Ankara çıkışından 40 kilometre sonra başlayan yol kenarı tarlalardaki görüntü bir garipti; boş tarlalar çoğunluktaydı, buğday ekilmiş alanlar ise perişanlık sergiliyordu. Nisan ayı sonuna gelinmiş, ekinler henüz 5 santimmetre boy alamamış; görüntü hüzün veriydi.

Ovaya hakim olan manzara ekinlerin yeşil rengi değil sulama trafolarının elektrik direkleriydi; göz alabildiğince orman gibi boş boş bekleşiyorlardı. “yağdır mevlam su” yakarışında Mevlevi dervişlerine benziyorlardı.

1975’ten bu yana bu yolu kullanırım; Konya ovasını ilk defa bu kadar terkedilmiş gördüm.

Ankara’dan Karaman’a kadar 300 kilometre; yol boyunca binlerce hektar tarla yeşile hasret; ekilmemiş, ekili olanlarda susuzluktan mahzun... Sanki Konya Ovası kaderine terk edilmiş gibi...

Üstüne üstlük, sebze alanlarını ve meyve bahçelerini don vurmuş. Yol boyu konuştuğum herkes durumdan şikayetçi. Karaman’da elma, Mut’ta kayısı, Silifke’de narenciye ve çilek üreticileri don zararlarının çok fazla olduğundan yakınıyorlar; Devletten bir haber bekliyorlar.

Buralarda esnafın, işçinin, emeklinin; herkesin tek konusu var; kuraklık ve don...

Sokakta tek soru var; ”Ne olacak bu tarımın sonu ve çitçinin hali?”

Malum; Çiftçide olmazsa hiç kimsede olmaz...

“Bir sor bin ah duy” misali üreticinin durumu gerçekten perişan...

Sosyal medyada ve tarım sitelerinde yangın var, öfke, ümitsizlik, sitem arşa yükseliyor.

Üreticiler, 34 ili etkisi altına alan ve yaklaşık yirmi üründe yaşanan zirai don felaketinin ardından, başta meyvecilik olmak üzere tarladaki tüm ürünlerin büyük oranda zarar gördüğünü, borçlarını ödeyemeyeceklerini söylüyorlar. Zirai don felaketinin, yalnızca üretim kaybı değil, gelir kaybı, istihdam ve ihracat gibi pek çok başlıkta zincirleme etki yaratacağı dile getiriliyor.

Allah Devlete zeval vermesin; umarım ki don felaketinin zararlarını olabildiğince karşılar.

Ancak bu sulama konusunun üzerinde durmak gerekiyor!

Özellikle Konya ovasında temel sorun susuzluk ve kuraklık...

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından yayınlanan Mart 2025 Fenolojik Değerlendirme Raporu’nda, Mart ayı yağışlarında normalin yüzde 53, geçen yıla göre ise yüzde 59 azalma yaşanmış. Son 35 yılın en kurak Mart ayını yaşamışız. Nisan yağmurları da yeterli olmamış.

Tahıl ambarı Konya’da yaşanan kuraklık çarpan etkisi ile bir sosyal krize dönüşebilir!

Konya, 151 bin kilometrekare büyüklüğü ile Türkiye’nin en geniş topraklarına sahip ilidir.

Konya Ovası, karasal iklim etkisi altında kalmaktadır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve karlı geçmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 12-14 derece arasındayken, yağış miktarı 300-400 mm arasında değişmektedir.

Konya ovasının ancak % 30’unda sulu tarım yapılmaktadır. Sulama için yüzeysel sular yetmediğinden üreticiler, yer altı suyuna yönelmiştir. Bölgede çoğu ruhsatsız 140 bin derin kuyu açılmış. Bu kuyulardan elektrik enerjisi ile önceleri 20-30 metreden su çıkarken şimdileri ise 150-200, hatta bazı kesimlerde 300 metreden su alınabilmektedir. Sonuçta bugün bölgede 345 adet obruk oluşmuştur.

Türkiye, hektara 4500 m3, kişi başı 1500 m3 su ile su stresi yaşayan ülke konumundadır.

Konya Ovası’nda hektar başına su varlığı Türkiye ortalamasının 1/3'ü kadar, yıllık yağış miktarı Türkiye'nin yarısı kadardır. DSİ verilerine göre, Bölgede kullanılabilir su 2.435 milyar m3 yeraltı, 1.930 milyar m3 yerüstü olmak üzere 4.365 milyar m3 iken, ihtiyaç 15.286 milyar m3'tür.

Bölge dışından; Sakarya, Fırat, Kızılırmak, Seyhan, Göksu, Manavgat gibi akarsulardan Konya Ovası’na su getirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bunun için Konya Ovası Projesi (KOP) yapılmış ancak GAP gibi “ödenek yok” kaderine terkedilmiştir.

Hazar kıyısından Akdeniz’e 1750 kilometre uzaklıktan borularla petrol taşıyan Devlet, 100 kilometre uzaklıktaki Sakarya ırmağından Konya Ovasına neden su getiremiyor?

Tarım can çekiyor...

Su biterse tarım biter diyen Konya çiftçisinin öfkesinden korkulmalı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi