
Mehmet Şandır
Tarihi Hatırlatma!
BENCE; dünü hatırlamanın şimdi tam zamanı.
Donald Trump’ın yeniden ABD başkanı seçilmesiyle birlikte ABD ile Avrupa arasında hızlanan ayrışma hatta çözülme Avrupa’nın aklına Türkiye’yi yeniden getirdi.
Avrupa Birliği (AB), üye adaylığı avuntusu ile Türkiye’yi Avrupa yapılarına (kapılarına) bağlamak kararını şimdilerde Avrupa’nın kapısını tutmak(!) payesine yükseltmek istiyor.
Trump, üçüncü dünya savaşı ihtimalini hatırlatarak Avrupalı devletlere “Siz ABD’yi savunmuyorsunuz. Artık bizim sizi savunmak sorumluluğumuz kalmadı, ABD’nin sırtından geçinmek dönemi bitti” anlamında acı gerçeği hoyratça söylüyor.
NATO, Avrupa için bir güvenlik ve savunma güvencesi olmaktan artık çıkmış görünüyor.
Bu gerçeği, Münih Güvenlik Konferansı'nda başkan yardımcısı JD Vance, “Bundan böyle ABD’nin, Avrupa güvenliğiyle işi olmadığını” ve Avrupa’ya tehdidin Rusya ve Çin’den değil, kendi içinden geldiğini, yani artık Avrupa’nın kendi içinde bir “iç düşmanı” olduğunu yüzlerine söyledi.
Yaklaşık 50 devlet başkanı, 150’den fazla bakan, sayısız STK, düşünce kuruluşu ve iş dünyası temsilcisi bu sözler karşısında dondu kaldı. Çünkü, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında da Avrupalılar bir iç düşmanla savaşmışlardı.
Mesaj alınmıştı; Konferans Başkanı Christoph Heusgen, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’ın bu sözleri karşısında gözyaşlarına boğuldu ve “Ortak değer temelimizin artık o kadar da yaygın olmadığından korkmalıyız.” dedi. Fransız Le Monde, Vance'in konuşmasını Avrupa'ya karşı bir "ideolojik savaş" ilanı olarak nitelendirdi.
Avrupalı liderler, artık ABD olmadan, Rusya’ya karşı Avrupa’yı nasıl savunacaklarını konuşuyorlar, toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. (18 Şubat Paris, 1 Mart Londra, 6 Mart Brüksel)
Ve Türkiye akıllarına geliyor; toplantılara birçok AB ve NATO üyesi ülke davet edilmezken Türkiye özel olarak davet ediliyor.
Türkiye için tehlike işte burada başlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiyesiz Avrupa güvenliği düşünülemez” ve “AB’yi içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir” diyor ve AB üyelik sürecinin yeniden canlandırılmasını istiyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise “Avrupa güvenlik mimarisi yeniden oluşacaksa, bunun Türkiye’siz olması mümkün değil” açıklaması yapıyor.
Yani, Avrupa’nın jandarması olmaya heves ediyoruz, hayal kuruyoruz...
Hatırlamanın/hatırlatmanın şimdi tam zamanı; İnsanlık tarihinin en büyük tradejisi olduğu kuşkusuz 20. yüzyılın iki dünya savaşının sebeplerinin oluşumunu ve sonuçlarının dehşetini hatırlamanın şimdi tam zamanı...
Ayrıca Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesinde devlet yöneticilerimizin; İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri ile Cumhuriyet Türkiyesi’nin yöneticilerinin taban tabana zıt iki farklı politikası ve buna bağlı olarak iki farklı sonucu hatırlamanın şimdi tam zamanı...
İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri, savaşı Almanya’nın kazanacağı varsayımı ile savaşa gönüllü katıldılar; devletimiz yıkıldı, milletimiz çok büyük acılar yaşadı.
Cumhuriyet yöneticileri ise baskılara direnerek savaşa katılmadılar; bugünleri gerçekleştirdiler...
Bu Millete mensubiyetin sorumluluğunu samimiyetle duyan bir aydın olarak ülke yöneticilerine hatırlatmak istiyorum; Dünya hegamonlarının üçüncü dünya savaşına dolu dizgin at koşturduğu günümüzde geçen yüzyılda yaşanan ve yaklaşık 100 milyon insanın hayatını kaybettiği, örneğini bugün Gazze’de gördüğümüz yıkımın yaşandığı iki savaşı, sebep ve sonuçları ile bir daha okumalıdırlar. 600 yıllık devletimizi yıkan Birinci Dünya Savaşı öncesinde ülke yöneticilerinin yanlış kararlarının acı faturası ile Cumhuriyet yöneticilerinin İkinci Dünya Savaşı öncesinde ortaya koydukları politikanın sonuçlarını mukayese etmelerini tavsiye ediyorum. Bu konuda siyasetin danışmanları (mesela Sayın İbrahim Kalın) tarihi sorumluluk altındadır.
Her iki savaş, küresel güçlerin paylaşım savaşıdır; bedeli mazlum milletler ödedi.
Yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz; yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Soğuk Savaş Dönemi dengeleri bitti. Sovyetlerin dağılması sonrasında oluşan ABD merkezli ‘Tek Kutuplu Dünya Düzeni’ de bitti. Ayrıca Vestfalya Antlaşmasının ‘devletlerin eşitliği’ ve ‘ülkelerin egemenliklerinin dokunulmazlığı’ ilkeleri artık geçerli değil. Eski düzene dayalı kurulan tüm kurumlar artık işlevsiz, uluslararası hukuk ve insanlık değerleri ayaklar altında sürünüyor.
‘Donald TRUMP’ın küresel sermaye ile ortaklık kurarak yöneteceği ABD’nin hükümran olduğu dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; bildiklerinizi unutun’ diye daha önce yazmıştım.
Şimdi uyarıyorum; tarihin kavşak noktasındayız. Dün yaşadıklarımız bugünümüze ışık tutacak zenginliktedir. Ham hayaller peşinde Milletimize bedel ödetmeyin!