Toprak torbaya sığmaz

Geçen haftanın çok önemli konularından biri zeytinliklerde ve çeşitli sulak alanlarda daha hızlı ve kolay maden alanları açılmasına yol açabilecek kanun teklifiydi. Kısaca özetlemek gerekirse, kritik ve stratejik madenlerin hızlıca çıkarılabilmesi için gereken izinlerin verilmesi yeni bir kurulun kararına bırakılırken çevre koruyucularının yıllardır kazanım elde etmeye, büyük bir duyarlılıkla korumaya çalıştığı zeytinliklerde bugüne göre daha kolay madencilik ve enerji yatırım faaliyeti yapılabilecek.

Doğayı, tarımı, gıdayı çok yakından ilgilendiren böylesine bir konu Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nda tartışıldı. Çağımızın teknoloji çağı olduğunu, savunma sanayinin ağırlığını, kritik madenlerin de bu alanlardaki “ilerleme”de büyük rol oynadığını inkar edemeyiz. Her ne kadar dünyadaki kaynaklar bitince hangi kaynakları kullanarak bu tırnak içindeki gelişmeyi devam ettireceğimizi bilmesem de “büyümek” yerine neden “küçülmeyi” düşünemediğimizi anlayamasam da mevcut durumda bu madenlerin önemini yok saymak elbette mümkün değil. Ancak bunu yadsıyamayacak olmamız, madencilikte ve ortak akılda iyi bir karnemiz olmadığı için endişeli olmakta sonuna kadar haklı olmamızı da engellemiyor…

Toprağımız, suyumuz, köklerimiz, insanlarımız, köylümüz, gıdamız, doğal yaşam alanlarımız için bu kadar büyük etkisi olacak bir konu bir torba yasanın içinde bir anda komisyondan geçmeseydi de Tarım ve Orman Bakanlıkları’nın, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin, zeytin üretici birliklerinin, kooperatiflerin fikrini alınsaydı, kolektif akıl devreye girseydi daha iyi ve kapsayıcı bir kanun oluşturamaz mıydık?

zeytin-agaci.png

ZEYTİNİ TAŞIYABİLİRSİNİZ AMA…

Zeytin ağaçlarının taşınabileceği söylemi insanların tam olarak neden şikayet ettiğini hiç anlamamak demek. Zeytini taşıyabilirsiniz ama onunla beraber ekosistemini, zeytincinin yaşamını, evini barkını, ailesini de taşıyabilir misiniz? Kaldı ki madenciliğe hızla açılabilecek tek yer zeytinlikler de değil, sulak alanlar, yaban hayat alanları gibi koruma altında olan yerler de oluşturulan bu kurulun kararı ile hızlıca maden aramaya açılabilecek. Daha geçen hafta sonu Süleyman Demirel Üniversitesi Su Enstitüsü Kurucusu Dr. Erol Kesici’den 212 doğal gölümüzden 186’sının kurumuş olduğunu öğrenmişken şimdi de bu… Hayatımızın bağlı olduğu suyu, toprağı korumadıktan, burada koruma görevi olan Tarım ve Orman Bakanlığı gibi kurumlar devre dışı kaldıktan sonra, hali hazırda mevcut olan yasalarımız neye yarıyor?

Düzenlemede tartışılan bir diğer husus da, yenilenebilir enerji yatırımlarının da bu alanlarda yapılabilecek olması. Zeytinlikler, meralar, yaban hayat alanları, sulak alanlar sürdürülebilir enerjiden veya şu veya bu madenden daha az önemli diye düşünüyorsak, yarınlarda güvenilir gıdaya erişimin bir güvenlik sorunu haline geleceğini göremiyorsak, bunların arasında toplumu tatmin edecek dengeli bir doğa koruma sistemi kuramıyorsak geleceğimize dair büyük sorunlarımız var demektir.

72999a29-e089-4399-9877-8ab1fe9ff585.png

Bir konuda politika geliştirmenin – yasa çıkarmak demiyorum – amacı çevresel, ekonomik, sosyolojik, bireysel etkilerini kapsamlı şekilde değerlendirerek, tüm paydaşların görüşünü alarak vatandaşların hepsi için en iyi olan optimumda buluşmak olmalı. Bu yasa tasarısında ne yazık ki bu nitelikleri göremiyoruz. Umarım meclis genel kurulunda toplumun eleştirileri dikkate alınır ve yeniden kapsamlı şekilde değerlendirmek üzere komisyona iade edilir.

Dünyanın En İyileri

The World’s 50 Best Restaurants Listesi’nin 1-50 arasında yer verdiği restoranlar geçtiğimiz günlerde açıklandı. Bu sayfanın takipçileri her yıl Haziran’da o yılın listesine dair bir yazıyı mutlaka görüyorlar. Bu yıl da önce Türkiye’den listeye giren tek restoran olarak göğsümüzü kabartan Neolokal’in dahil olduğu 51 ile 100 arasındaki lokantalar açıklandı, devamında ise Perşembe günü güzel bir törenle ilk elliyi gördük.

gt6edn4xuaafgz.jpg

Peru’nun İstanbul’a benzeyen güzelim Lima’sından Maido, bu yılın bir numarası oldu ve bence kimseyi şaşırtmadı. İlk ellide Güney Amerika, başta Peru olmak üzere yine bayrağı taşıyor. Şili’nin Bogotası ilgi çekici bir yükselişte. Güneydoğu Asya ise yarışı bırakmıyor; Bangkok başta, Hong Kong, Singapur restoranları yine listede. Tokyo da ön plandaki doğu kentlerinden. Şangay’ın Fu He Hui ve Meet the Bund’ı ilk yüzde Çin’i temsil ediyor. Cape Town’a da bir yıldız; bu listede yavaş yavaş kendini gösteriyor. Avrupa genelde bildiğimiz gibi, ilk 50’de listenin üçte birine yakını çeşitli ülkelere dağılmış durumda. Almanya’dan Münih ve Berlin ağırlıklı restoran sayısını takip etmek lazım… Bence World’s 50 Best’in yıllar içinde geri gideni Amerika Birleşik Devletleri. İlk 50’deki tek temsilcisi New York’daki Atomix geçen seneden 6 sıra geride, 12.sırada.

Son olarak İstanbulluların tanıdığı ve maalesef Zorlu Center’daki restoranını yaşatamamış olsak da kendi kentimizde mutfağını tanıma fırsatı bulduğumuz İtalya’nın efsanevi şefi, Osteria Francescana’nın yaratıcısı Massimo Bottura’nın İkon Ödülü’ne layık görüldüğünü zaten törenin de İtalya, Turin’de yapıldığı ekleyelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi