Esin Sungur
2025’te neler yaşadık?
2025 kolay bir yıl olmadı… Her sektörde birçok zorlukla karşılaştık, farklı konuları konuşup tartıştık. Bu sayfalarda ise gıdayı, gastronomiyi, tarımı, çevreyi ele almaya çalıştık. Geçtiğimiz yıldan bu alanlarda en çok ne aklımızda kaldı diye sokağa çıkıp sorsak, sanırım gıda zehirlenmesi, gıda güvenliği, pestisit ilk akla gelenler olur. Acı ama hakikat de bu. Yoksa gönül bölgesel yemeklerimizden, yöresel lezzetlerimizden, gelişen ve denetimle güçlenen coğrafi işaretli ürünlerimizden, yeme-içme sektörünün büyüdüğünden, meyve, sebze, ette ihracatın arttığından, buğdayda, bakliyatta yerel üretimin ülkeyi doyurduğundan söz etmeyi istiyor ama yaşadığımız yılın gerçekleri bunlar ne yazık ki. Gelin bir bakalım neler konuşmuşuz?..
Yıla ocak ayında Los Angeles yangınıyla başlamıştık; özellikle fön sıcaklığında esen Santa Ana rüzgarının iklim değişikliğinin etkisiyle bu yangınları daha da olumsuz etkilediğini konuşmuştuk. Aynı ay, ABD Başkanı Donald Trump, ülkesini Paris İklim Anlaşması’ndan geri çekmişti. “Dünyayı Çin kirletirken biz niye kendimizi bu anlaşmayla bağlayalım ki?” diyordu başkan. Bu arada müsilaj Marmara’ya geri dönüyor korkusu da yaşamıştık…
Şubat’ta güzel bir gelişme olmuş, Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Kredi Kooperatifleri Marketlerinde ata tohumlarımızın satışa çıkarılacağını açıklamıştı. Biz de bu güzel çabayı duyurmuştuk. Ben kendi adıma yaşadığım kent olan İstanbul’da bu tohumlara erişemedim Tarım Kredi Kooperatifleri’nde, acaba satışı devam ediyor mu?... Diğer bir iyi haber zirai ilaçlarla mücadelenin güçlendirileceği, denetimlerin artırılacağı yönünde oldu. Ayrıca pestisit kullanımının azaltılması için araştırmaların da destekleneceği söylenmişti. Bu yıl bu araştırmaların sonuçlarını duymayı diliyoruz. Zira tarım ilacı konusu bir türlü kapanmıyor, tüketici denetim sonuçlarına dahi güvenemiyor; hatta üreticinin kendi bahçesinde yetiştirip yediğini denetime götürdüğü ama tüketiciye sattığı ürünün o olmadığı bile konuşuluyor. Yani bu konu 2026 yılında da belli ki gündemimizde olmaya devam edecek. Yine bu günlerde ilk İklim Kanunumuz meclise gelmiş, eksikleri nedeniyle çokça tartışmadan sonra bir süre geri çekilmiş ama Temmuz’da, iklim sorunlarına kapsamlı çözümler sunan bir politika geliştirmekten ziyade sadece yönetsel ve finansal yönden genel bir çerçeve çizmek suretiyle, bir sürü itiraza rağmen kabul edilmişti. O günden bu yana da, biyoçeşitlilik, 2053 net sıfır emisyon hedeflerine nasıl ulaşılacağı, ara hedefler, dezavantajlı kesimlere verilecek destekler gibi konularda bir şey duymadık.
Bahar aylarını beklenmedik bir don, sökülen zeytinler ve su kuraklığı ile geçirmişiz, zeytinlikleri madenlere açan yasa yine tüm itirazlara rağmen meclisten geçmiş. Doğal göllerimizin hemen hemen yüzde sekseni kurumuş… Kısacası toprağımıza, suyumuza, çiftçimize iyi baktığımız söylenemez geçtiğimiz yılda. Dünya Çiftçiler Birliği Başkanı Arnold Puech Pays d'Alissac da, aslında gençler için ziraat ve tarımın iş potansiyeli yüksek alanları temsil ettiği yine bu günlerde, mayıs ayındaki Dünya Çiftçiler Günü’nde söylemiş: “eğitim ve tarım alanı verilse, finansman sağlansa farklı şeyleri konuşuruz” demiş.
“Bu nasıl gündem? Yaz ayları biraz hafiflemiştir belki” diyorsanız çok yanılırsınız! Yaz aylarını da yangınlar ve kuraklıkla geçirdik ve ne yazık ki yaşananlar sadece kötü geçen bir yazdan ibaret değildi; Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 2025 Küresel Yıllık ve On Yıllık İklim Güncellemesi, bundan sonra anormal hava olaylarının frekansının sıklaşacağını açıkça ortaya koydu. Eylül’de balık mevsimi açılırken biraz yüzümüz güler mi derken; balıkçılık mahsulünün bir önceki yıla göre %23,3 azaldığı bilgisi ile yine canımız sıkıldı…
Ekim ve kasım aylarına Brezilya Belem’de yapılan ve beklentilerin görece yüksek olduğu COP30 Hükümetlerarası İklim Konferansı damga vurdu. Maalesef beklentilerin yakınından bile geçemedi ama ilginç haber, seneye konferansın Antalya’da yapılacağı bilgisi oldu. Ve yılı, ne yazık ki gıda zehirlenmeleri ile, tarımdaki ciddi küçülme haberleri ile tamamladık. Görüleceği üzere, geçtiğimiz yılı pek olumlu haberlerle kapatamıyoruz.
Hiç mi iyi haberler yoktu diyecek olursanız; tabii ki vardı ve umutlu olmamızı sağlayan da zaten bu az sayıdaki iyi haberler. Onlardan da haftaya yılın ilk yazısında söz edelim ve her şeye rağmen önemli konuları konuşmaya ve gündemde tutmaya devam ederek daha iyi bir yıl için birlikte çalışalım. Hepimize geçenden daha iyi bir yıl diliyorum.