Ankara ve Lahey pohpohçuları

23 yıl önce, 2002 yılının Ankara’sı. Aylardan Mart.

Rahmetli Bülent Ecevit başkanlığında DSP-ANAP-MHP koalisyonu iktidarda.

Ecevit daha hastaneye yatmamış ancak sağlığı nedeniyle başkent kulislerinde konuşulan iddiaların önünü kesmek mümkün değil. Halk da, 2001’deki ekonomik kriz nedeniyle iyice çökmüş.

İçerideki sorunlar yetmezmiş gibi ABD’de oğul Bush liderliğindeki “Neocon” iktidar kafayı Irak’a takmış vaziyette. Washington, Saddam’ı devirmek için Türkiye üzerinden Irak’a kara cephesi açmada kararlı.

ABD’nin o dönem Ankara Büyükelçisi olan Robert Pearson işgale destek için başkentte tam saha baskı uyguluyor. Milli Görüş gömleğini çıkardığını söyleyen Tayyip Erdoğan liderliğinde yeni kurulmuş AKP dahil tüm kesimlerle birebir görüşüyor.

Pearson çabalıyor ama Ankara’nın çekimserliğini bir türlü kıramıyor. Washington baskıyı artırmak için Başkan Yardımcısı Dick Cheney’i Ankara’ya gönderiyor. Yanılmıyorsam 2002 Mart’ının ortaları. Programı öylesine yoğun ki, Cheney Ankara’ya gelişinden ancak bir gün sonra Anıtkabir’e gidiyor.

Cheney nerede, Ankara medyası orada. Doğal olarak Pearson da yanında. Kim olduğunu şimdi hatırlayamıyorum, Hürriyet’in foto muhabiri Anıtkabir’den ilginç bir fotoğrafla geliyor. Pearson’un elinde üzerinde İngilizce bazı notların olduğu görülen bir kağıt. Ters çevirmeyi unutmuş. Fotoğrafı büroda büyütünce, Cheney’e yapacağı konuşmayla ilgili tavsiye niteliğinde notlar olduğunu anladık. Mealen şunlar yazılmıştı:

“Türkler pohpohlanmayı çok sever. Sürekli Türkiye’den ve iktidardan övgüyle bahsedin. Türkiye’nin yerinin AB olduğunu ve ABD’nin de bunu desteklediğini inandırıcı bir dille anlatın. Atatürk’ü yüceltmeyi asla unutmayın.” (Sanki yüceltilmeyecek bir insan.)

Fotoğrafı İstanbul’a geçmiştik. Ancak fotoğrafın kullanıp, kullanılmadığını inanın hatırlayamıyorum. Hürriyet’in arşivine ulaşma imkanım da yok.

Ankara’da tanığı olduğum bu “Pohpohlama hikayesi”, NATO’nun Hollandalı Genel Sekreteri Mark Rutte Lahey’deki zirvede ABD Başkanı Donald Trump’ı öyle böyle değil bayağı pohpohlayınca, aklıma geldi.

Okumuş veya dinlemişsinizdir.

Trump, İran ile İsrail’in çatışmasını okul bahçesinde kavga eden çocuklara benzetip, “Büyük bir kavga ettiler. İki çocuk gibi. Onları durduramazsınız. İki üç dakika kavga etmelerine izin verin, sonra durdurmak daha kolay olur” deyince, Hollandalı fırsatı kaçırmayarak, “O zaman babacık (daddy) bazen sert bir dil kullanmak zorunda kalır” yorumunu yaptı. Bu diyalog neredeyse NATO Zirvesi’nin bir numaralı gündemi oldu.

ABD Başkanı sıkılıp, kızmasın diye zirvenin süresini kısaltan, kendini krallar gibi hissetsin diye Hollanda Kraliyet Sarayı’nda konaklama ayarlayan Rutte belli ki Trump’ı çözmüş.

Sonuçta Rutte, babasının hayrına Trump’ı yağlayıp, ballamadı.

Amaçlardan en önemlisi Rusya-Ukrayna savaşında Trump yönetimini Avrupa’nın safına çekmek.

Bakalım, dar kelime haznesi ile ABD ve dünyayı yönetmeye çalışan Trump, Rutte’nin pohpohlarını yiyecek mi, göreceğiz.

Ankara’ya geri dönersek.

Cheney’in pohpohlaması işe yaramayınca, Bahçeli’nin erken seçim çağrısı sonrası üçlü koalisyon iktidardan düştü, AKP iktidara geldi ama 1 Mart tezkeresi TBMM’den geçmedi. Irak harekatını bir yıl ötelemek zorunda kalan ABD, cezayı da Süleymaniye’de “çuval hadisesi” ile kesmeye başladı. Gerektiğinde kesmeye de devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi