Sevgin Akış Roney

Sevgin Akış Roney

Eksile eksile yaşamak...

25 Mayıs’ta efsane hocamız Oya Başak’ın ölüm haberini okudum internetten. İlk işim Boğaziçi Üniversitesi’nin ana sayfasına bakmak oldu. Hayatını adadığı kurumdan bir ses var mı diye. Rektörlükten çıt yok! Ne bekliyordum ki? İçim karardı. Renkli kişiliği, zengin akademik birikimi, hayata olan tutkusuyla akıllarda kalan hocamın gidişiyle eksilmemek mümkün mü?

Mayıs ayı eksilerek yaşadığım aylardan biriydi bu yıl. Ayın 3’ünde Sırrı Süreyya Önder bizi bırakıp gitti. Kendisiyle yüz yüze hiç gelmedim, el sıkışmadım, ama tanıyordum. ‘’Beynelmilel’’ filmiyle tanıdım onu ilk kez, ardından bir politikacı olarak takip ettim kendisini. Politikanın koyu bir bataklık olduğu ülkemizde inandığı doğruları tavizsiz savunurken elden bırakmadığı kibarlığı, ince espri anlayışı ve gülümseyen yüzüyle sanki benim de arkadaşımdı. Gitti ve ben yine eksildim.

Mayıs 18’de bu kez sevgili kedim, evimizin neşesi Clem can genç sayılabilecek bir yaşta, hastalığına tanı konduktan kısa bir süre sonra gidiverdi. İnanamadım, onu daha uzun yaşatamadığım için kendimi suçladım ama o da beni eksik bırakarak gitmişti işte.

Şimdi kimileriniz Oya Başak yazısına Sırrı Süreyya ile bir giriş yaptıktan sonra bir kedinin (o sadece bir kediydi!) ölümünden söz etmemi yadırgayabilir ve hatta kınayabilir. Onlara söyleyecek bir sözüm yok. Beni ancak bir hayvanın dostluğunun ne kadar kıymetli olduğunu, o minicik canın giderken arkasında ne büyük bir boşluk bıraktığını bilenler anlar.

oya-basak-nobette.jpg
Fotoğraf: Can Candan

HAYATINI ADADIĞI KURUMDAN ÇIT YOK

Ortalıkta gözyaşları içinde ruh gibi gezinirken, 25 Mayıs’ta efsane hocamız Oya Başak’ın ölüm haberini okudum internetten. İlk işim Boğaziçi Üniversitesi’nin ana sayfasına bakmak oldu. Hayatını adadığı kurumdan bir ses var mı diye. Rektörlükten çıt yok! Ne bekliyordum ki? İçim karardı. Onu bir akademisyen olarak tanıyan eşimle konuşma ihtiyacı duydum. Shakespeare aşığı hocamızın ölüm haberini paylaştığımda, bana yine Shakespeare’in ‘’Fırtına’’ adlı oyunundan alıntıladığı dizelerle cevap verdi:

‘’We are such stuff / As dreams are made on, and our litlle life / Is bounded with a sleep.’’

Bu yazıyı yazmadan önce kitaplığımda bulunun ve aralıklarla iki kez okuduğum İzzeddin Çalışlar’ın kaleme aldığı ‘’Oya Başak: Kahkahanın Derinliği’’ kitabını tekrar elime aldım. Oya Hanım’ın renkli kişiliğini, zengin akademik birikimini ve hayata olan tutkusunu ortaya koyan kitabın ‘’Hayat Dedikleri’’ başlıklı ilk bölümü için Shakespeare’den seçilen epigraf şöyleydi:

‘’Böyle şeyleriz işte / Düşlerimizi inşa ettiği gibi / küçük hayatımız da / Bir uykuyla çevrili.’’

Gülümsedim.

ÖĞRENCİLERE VERİLEN DEĞER

Ben Boğaziçi Üniversitesi’nde edebiyat okumadım. Oya Hanım benim üniversitedeki ilk yılımda, her bölümdeki öğrencilerin zorunlu olarak aldığı ‘’humanities’’ dersini veren hocalarımızdan biriydi. (Dersin diğer hocaları yakışıklı ve şaibeli Heath Lowry ve Zeynep Davran idi.) Taşradaki bir liseden gelerek, bir yıllık İngilizce hazırlık eğitiminden sonra takip ettiğim bu derste anlatılanları ne kadar anladığımı bilmiyorum. Ama ‘’humanities’’ dersi bana iki önemli şey öğretti. İlk öğrendiğim, üniversiteye yeni başlamış olan bizlere verilen değerdi. Bir giriş dersini üç kıymetli hocamız veriyor, bizleri küçümsemeden birşeyler öğretmeye çalışıyorlardı. İkinci öğrendiğim ise önümde açılan kocaman bir dünyanın kapılarıydı. O zamanlar pek hazır olmasam bile, içine girebilme cesaretini vermişlerdi bana.

HAYATA DAİR BİR ŞEYLER

Üniversitenin ‘’Saatli Bina’’ diye adlandırdığımız binasındaki BTS, yani ‘’Büyük Toplantı Salonu’’ denilen derslik, adı üstünde, büyük bir salondu. Kıpır kıpır sınıfta ders sırasında dikkatler dağılınca, Oya Hanım sahneden öne doğru eğilerek ellerini bir huni gibi yapıp ağzına dayar ve gözlerini kocaman açarak ‘’aloooo’’ diye bağırırdı. Daha sonraki akademik kariyerimde kopya ettiğim bir davranış! Sıkıcı olmadan ders anlatmanın ve ne anlatırsam anlatayım hayata dair bir şeyler söylemenin önemini de sevgili hocamdan öğrendim.

Bundan yıllar ve yıllar önce kendisinden aldığım bir kitle dersiyle hayatıma giren, sonrasında hep saygı ve hayranlıkla izlediğim hocamın ardından bir kez daha eksildim bu ay. Hocamın gidişiyle eksilmemek mümkün mü?

Yazımı İzzeddin Çalışlar’ın kitabının 35. sayfasında yer alan, sevgili Oya Hanım’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum:

‘’İnsan nasıl yaşarsa yaşasın, eğer bir ağırlığı olacaksa, boşlukları kültürle doldurup doldurmamasına bağlı. Boşlukları fiziki olarak doldurmak dünyada işgal ettiğimiz yeri artırıyor sadece. Anlamla doldurdukça önce bir meslek sağlıyor, ardından mesleği ne olursa olsun kişiliği oturaklı kılıyor.’’

whatsapp-image-2025-05-29-at-20-50-21.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sevgin Akış Roney Arşivi