Barışcan İğrek
Futbol zevkimizin içine turp sıktınız!
Trendyol Süper Lig’de 12.hafta heyecanı geride kaldı. Ligimizin son üç haftası, futbolda bahis skandalı kapsamında yürütülen soruşturmaların biraz gölgesinde kaldı ama yine de maçlar, -kör topal- bir şekilde, sırf Türk futbol endüstrisi iyice dibe vurmasın diye oynanmaya devam ediyor. Yazımın ilk bölümünde, Türk futbolunu derinden sarsan -bahis skandalı- ile görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Her şey, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun 27 Ekim 2025 tarihinde, 152 hakemin aktif olarak bahis oynadıklarını tespit ettiklerine yönelik olarak yaptığı açıklama ile başladı. Türk futbol kamuoyunda şok etkisi yaratan bu açıklamaların ardından hem Türkiye Futbol Federasyonu hem de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kendi bünyelerinde ayrı ayrı soruşturma başlattı. Türkiye Futbol Federasyonu nezdinde yürütülen soruşturmanın başlangıç aşamasında, bahis skandalına adı karışan hakemlere hak mahrumiyeti cezaları verildi ve bu hakemlerin kariyerleri sona erdi.
7 Nisan 2025 tarihinde ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği kuşluk vakti operasyonu ile de bahis skandalının adli boyutuna geçildi. Bu noktadan sonra iş nerelere kadar uzanır? Sonuna kadar gidilir mi? Bilemiyorum. Türk futbol tarihinin en büyük skandalı olarak değerlendirilebilecek bu olayın sulandırılmaması ve sonuna kadar üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bahis skandalının ortaya çıktığı günden bu yana bazı televizyon kanallarında ve YouTube platformlarında Trendyol Süper Lig, Trendyol 1.Lig ve alt liglerin geleceği ilgili değişik fikirler öne sürülüyor. Ligler durdurulacak mı, durdurulmayacak mı? Ertelenecek mi ertelenmeyecek mi?
Bütün hakemler mimlenmiş! Futbolcular diken üstünde!
Bu hafta 600 futbolcunun PFDK’ya sevk edileceğini, bu sayının 1000 kişiye çıkabileceğini, ancak buna rağmen federasyonun ligleri durdurmayıp devam ettireceğini söylüyorlar.
İçinde bulunduğumuz son derece sağlıksız ortamı göz önüne aldığımız zaman liglerin durdurulması gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar sağlıksız bir ortamda futbol oynamaya devam etmenin kime, nasıl bir faydası olacak? Kimsenin kimseye güveni kalmamış! Bütün hakemler mimlenmiş! Futbolcular diken üstünde! İddia ediyorum ki futbolcuların futbol oynamaya zerre kadar hevesi kalmamıştır. “Adet yerini bulsun” diye oynuyorlar! Türk futbolu büyük bir lağım çukurunun içerisinde debeleniyor! Emeği geçen herkesi Allah nasıl biliyorsa öyle yapsın!
Yazımın ikinci bölümünde, bu sezon da oynadığı etkisiz futbol ile taraftarlarına hayal kırıklığı yaşatmaya devam eden Beşiktaş’a değinmek istiyorum.
Norveçli teknik direktör Ole Gunnar Solskjaer’den boşalan teknik direktörlük koltuğuna Sergen Yalçın’ın oturmasından sonra da Beşiktaş’ın oynadığı futbolda en ufak bir değişiklik olmadı. Aynı tas aynı hamam! Oldukça etkisiz bir futbol oynuyorlar. Bazı hücum oyuncularının, izlemeye alıştığımız performanslarından çok uzak bir görüntü ortaya koymaları nedeniyle rakip savunmaların üzerinde en ufak bir tehdit oluşturamıyorlar. Bu oyunculara örnek vermek gerekirse... Santrafor Tammy Abraham, sağ kanat Vaclav Cerny ve hatta Rafa Silva! Geçtiğimiz sezon Beşiktaş’ı sırtlayan tek oyuncu olan Rafa Silva da bile bu sezon büyük bir düşüş var. Rafa da takımdaki isteksizliğe ayak uydurmuş ve kepenkleri indirmiş gibi!
Takımdaki bazı oyuncuların sorumluluk bilincinden çok uzak olan hal ve hareketleri de Beşiktaş takımının, sezon başı koyduğu başarı hedefine ulaşmasını olumsuz yönde etkileyen faktörler arasında yerini alıyor. Mesela Orkun Kökçü! Geçtiğimiz hafta, Trendyol Süper Lig’in 11.haftasında oynanan Fenerbahçe derbisinde, takımı 2-0 önde iken akla hayale sığmayacak derecede, gereksiz bir kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bıraktı. Ortada fol yok yumurta yok iken orta sahaya yakın bir noktada, rakip futbolcuya attığı sert tekmenin sonucunda gördüğü bir kırmızı kart! Kariyerlerinde belirli bir noktaya gelmiş olan oyuncuların, maçların belirli bölümlerinde yaşadıkları üst düzey heyecana ve strese engel olmaları gerektiğini düşünüyorum. Heyecana ve strese engel olmanın kolay olmadığını iyi bilirim ama engel olmak zorundalar. Engel olamazlarsa takımlarına, telafisi mümkün olmayan zararlar verebilirler. Orkun Kökçü örneğinde görüldüğü üzere!
Sezon başında büyük umutlarla Siyah Beyazlıların teknik direktörlük koltuğuna oturan Sergen Yalçın’a geçecek olursak...
Sergen hoca, göreve geldiği günden bu yana sürekli olumsuzlukları gündeme getiren bir görüntü ortaya koyuyor. Ellerindeki kadronun yetersizliğinden dem vuruyor. Bu kadroyu kendilerinin kurmadığını söylüyor. Önlerinde uzun ve zor bir yol olduğunu vurguluyor.
Bu noktada Sergen Yalçın’a bir soru sormak istiyorum. Göreve gelirken Beşiktaş’ın elindeki oyuncu portföyünü bilmiyor muydunuz kıymetli hocam? Mevcut kadroyu bilerek göreve başladınız. Şimdi, “temcit pilavı” gibi aynı konuyu pişirip pişirip önümüze getirmenize hiçbir anlam veremiyorum doğrusu! Ayrıca, sürekli kadro yetersizliğinden şikayet ettiğiniz için mevcut kadroda yer alan oyuncuların motivasyonlarının kırılma ve size karşı tavır alma ihtimali de çok kuvvetli bir olasılık?
Beşiktaş Rafa Silva’yı takımda tutmak zorunda
Trendyol Süper Lig’in 12.haftasında deplasmanda karşılaştığı Antalyaspor’u 3-1’lik skorla mağlup etti Beşiktaş. Sezon başından bu yana en iyi deplasman maçını oynadı Siyah Beyazlılar. Rafa Silva’nın yokluğuna rağmen hücumda oldukça hareketli bir görüntüleri vardı. 52.dakikada Yohan Boli’nin attığı gol dışında savunmada da rakiplerine kayda değer bir pozisyon vermediler.
Açıkçası; Beşiktaş’ın Antalyaspor deplasmanında aldığı galibiyeti, yaşattıkları kötü gidişata dur demek için verilmiş “anlık” bir reaksiyon olarak görüyorum. Takımın en önemli yıldızlarından biri olan Rafa Silva’nın takımdan ayrılmak istediği yönündeki iddialar, iddia boyutunu aşıp resmiyet kazanırsa bu güzel futbolun devamının gelmesini zor bir ihtimal olarak görüyorum. Beşiktaş Rafa Silva’yı takımda tutmak zorundadır.