Yağız Kutay
Geçici Çözüm Kalıcı Fatura
Son üç yıla damga vuran Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması sona erdi. 21 Aralık 2021’de “geçici önlem” olarak duyuruldu, 23 Ağustos 2025’te defteri kapandı. Geriye kalan ise yaklaşık 60 milyar dolarlık bir fatura ve bir dizi yapısal tahribat.
Kronoloji
- 2021 sonu: Kur şokunda KKM devreye alındı; TL mevduata kur farkı garantisi verildi.
- 2022: Sistem hızla büyüdü. Mevduat sahipleri için risksiz kazanç, kamu için görünmez maliyet dönemi başladı. Enflasyon %70’leri gördü, fakat kur kontrol altında tutuldu.
- 2023 seçim yılı: Dövizin patlamaması iktidara “istikrar görüntüsü” sağladı. Aslında bu, Hazine ve Merkez Bankası üzerinden finanse edilen pahalı bir vitrindi.
- 2024: Rezerv aşınması; bütçe baskısı; kademeli tasfiye planı.
- 2025: Resmen bitti; bakiye 11 milyar $; Maliyet çoktan hazineden çıkmıştı.
KKM’nin faturası yaklaşık 60 milyar dolar (2,5 trilyon TL). Kavramı anlamak için adlandırdığım ‘Algılanamayan Fark Teoremi’ kavramına bakalım. Teorem şunu söylüyor: Yukarıdan bakıldığında fark büyüdükçe, aşağıdan hissedilen maliyet görünmez hale gelir. Yani 60 milyar doların ne olduğunu biraz kıyasla anlayabiliriz.
2023 Kahramanmaraş depreminde açıklanan doğrudan ekonomik kayıp ise 103,6 milyar dolar (≈ 2 trilyon TL, 2023 kuru). Yani KKM’nin maliyeti, tarihin en büyük felaketinin yarattığı zarara neredeyse yaklaşmış durumda.
Her vatandaş adına 28 bin lira ek yük.
Yıllık Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi 2,5 trilyon liranın altında.
Başka ifadeyle; Türkiye’nin geleceğini dönüştürecek kaynaklar, üç yıl boyunca dövizini bankada tutanlara kur farkı olarak aktarıldı.
Yıllardır öcüleştirilen ‘faiz lobisi’ söylemi yerini, fiilen dolar endeksli mevduata bıraktı. Optik formda TL mevduatı artırıyor gibi görünse de gerçekte ekonomiyi daha fazla dövize bağladı. Bu, ne dışa bağımlılığı azalttı ne de ‘yerli-milli’ bir çözüm sundu; tam tersine, devletin kur artışına karşı vatandaş yerine kendini açık pozisyona sokması demekti.
- Kazananlar: Yüksek mevduat sahipleri. Döviz + faiz garantisiyle risksiz kazanç sağladılar.
- Kaybedenler: Sabit gelirli vatandaşlar. Enflasyon altında ezildiler, vergiler arttı, bütçe açığı dolaylı olarak halkın cebinden kapatıldı.
- Merkez Bankası: Rezervlerini tüketti, swaplarla vitrinini makyajladı.
- Hazine: Bir yılın eğitim ya da sağlık harcamasına eşdeğer kaynağı bu sisteme gömdü.
Seçimin Görünmeyen Reklamı
KKM’nin en kritik rolü 2023 seçimlerinde görüldü. Döviz patlamadı, iktidar “istikrarı sağladık” mesajı verdi. Ancak istikrar, aslında Hazine’nin cebinden satın alınmış bir görüntüydü. Seçim kazanıldı, fatura seçimden sonra halka çıktı: ÖTV artışları, stopaj düzenlemeleri, vergi yükleri ve yüksek enflasyon.
KKM, bu açıdan sadece bir finansal enstrüman değil, aynı zamanda Türkiye siyasi tarihinin en pahalı seçim yatırımlarından biri oldu. KKM’nin, “dolarizasyonu azaltıyoruz” söylemi oksimoronun ta kendisiydi. DTH payı düşüyor görünse de, bu sadece istatistik oyunuydu. KKM hesapları TL mevduat olarak yazıldı ama fiilen dövize endeksliydi. KKM dahil edildiğinde gerçek dolarizasyon oranı %70’in üzerine çıkarak tarihi seviyeye ulaştı.
KKM, “faizi düşük tutma inadının” yan ürünüydü. Bir yandan enflasyonu körükledi, diğer yandan bütçeyi çökertti. Türkiye’nin geleceği için kullanılabilecek 60 milyar dolar, günü kurtarmak için heba edildi.
Bugün sistem kapandı ama mesele hâlâ masada: TL’ye güven nasıl tesis edilecek? Cevap belli. Şeffaf, öngörülebilir ve piyasa ekonomisine uygun politikalarla. KKM gibi geçici çözümler değil, kalıcı güven politikalarıyla. Bitirmeden tarihe not düşelim: Bir seçim kazanıldı; bedeli, geleceğin teminatı olan para birimine kesildi.