Mehmet Şandır
Yeni Bir Süreç Başlıyor!
BENCE; Siyaset kurumu ateşle oynamaktadır!
Terörsüz Türkiye Komisyonu çalışmalarına başlıyor.
Kafamızı kuma sokmayalım!
Bu komisyon PKK’nın isteğiyle kurulmuştur ve amacı “Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözmek” için hukuki ve anayasal düzenlemeleri belirlemektir.
PKK, 12 Mayıs 2025 tarihinde yaptığı fesih açıklamasında; “Kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıkan ve Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK; Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözmek için Önder APO tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere devlet ve toplumla bütünleşmek için kendini feshetmektedir. Ancak, (silahların bırakılması için) hukuki ve anayasal düzenlemelerin yapılması gereklidir” diyor.
Abdullah Öcalan ise 9 Temmuz’da yaptığı videolu çağrıda “ Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir” diyor.
Çok açık ve net değil mi?
PKK, “silahla alamadığımızı siyasetle alacağız” demektedir!
Sizin ne söylediğiniz önemli değil muhatabınızın ne anladığı önemlidir!
Siyasetin yeniden başlattığı “çözüm süreci” PKK tarafından böyle anlaşılmaktadır.
Süreç böyle gerçekleşmezse ne olur?
PKK, amacı doğrultusunda yeniden saldırıya geçmek için silahlı güçlerinin büyük kısmını Suriye’de ve İran’da hazır bekletmektedir; Irak’ın Süleymaniye kenti kırsalında 30 silah yakılarak yapılan şov aslında bir meydan okumadır!
Ayrıca KCK ve Avrupa yapılanması kendini fesh etmiş de değildir.
Şimdi, “Kürt siyasi varlığı” tanınmış ve bunun hukuki alt yapısı hazırlanmaktadır; Komisyonun görevi budur! Yeni bir süreç başlatılmıştır.
1992 yılında Başbakan Süleyman Demirel’in Diyarbakır’da söylediği “Kürt realitesini tanıyoruz” açıklaması ile başlayan bu süreç, gafletin ihanete dönüşen hikayesidir.
Cumhurbaşkanı Özal, “ bu mesele çözülmeden büyük bir devlet olamayız, bu mesele çözülecektir. Çözülmeye mahkûmdur” hüküm cümlesini kurmuş ve 16 Aralık 1999 tarihinde Başbakan Mesut Yılmaz, “Avrupa Birliği'ne üyeliğimize giden yolun Diyarbakır'dan geçtiğine inanıyorum" diyerek bunu desteklemiştir. 9 Mayıs 2009: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir" VE nihayet, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağustos 2005'te Diyarbakır'daki bir mitingde yaptığı konuşmada, "Kürt sorunu benim sorunumdur. " 2010'da ise "Ben bir Başbakan olarak Kürt sorununu savunuyorum ve savunmaya da devam edeceğim" diyerek son noktayı koymuştur.
En sonunda Sayın Bahçeli 2024 yılı Ekim ayında “ Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" diyerek eli kanlı katil APO’’nun temsilcilerine elini uzatmıştır.
NELER OLUYOR
Kafamızı kuma sokmayalım;
Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye versiyonu sahneye konulmaktadır; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin öznesi yeniden tanımlanmaktadır. Etnik ve dini farklılıklar üzerinden toplum ayrıştırılmakta; devlet hukuku buna göre tanzim edilmek istenmektedir.
Bir milli mücadele sonunda kurulan devletin milleti tekdir ve adı Türk Milleti’dir. Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür veya bu vatanda yaşayan herkes eşit vatandaşlar olarak Türk Milleti’ni oluştururlar. Kuruluş hukukumuz; 1924 Anayasası ve Lozan Barış Antlaşmasıdır ve bunu böyle tanımlar.
PKK, bu tanımı değiştirmek için devletimize savaş açmış ve insanlarımızı öldürmüştür.
“Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir” diyen Apo’nun eli sıkıldığına göre , terörle çözülemeyen “Kürt sorunu”, demokratik siyaset yoluyla çözmek için mesele komisyona havale edilmiştir.
Süreci başlatan sayın Bahçeli’nin muhtelif tarihlerde söylediği, “Yeni bir milli kimlik yaratmak, farklı toplumsal kesimlerin, inanç gruplarının ve etnik kimliklerin siyasal sistemde temsil edilmesini sağlamak, iki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin de Kürt olabileceği” beyanları bu niyetlerin işaretleri olarak tedirgin edicidir!
Sayın Bahçeli’yi tenzih ederim ancak bu sözlerin PKK nezdinde anlamı “varlığın tanınması”dır.
Sağduyu buna isyan etmektedir.
Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Atilla Pak, Amerikadan sesleniyor;
“Ben Mardinliyim. Batman’da doğdum. Dara’nın taşlarında tarih, Batman'ın, Midyat’ın sokaklarında kardeşlik biriktirdim. Annemin Arapça ninnisinde, babamın Kürtçe selamında, komşumun Süryanice duasında büyüdüm.
Ama ismim Atilla. Ve ben Türk olmaktan gurur duyuyorum”
“Kürt’ün onuru, Türk’ün gururu”
Bu devletin öznesi Türk Milleti’dir; Milletin yüklemi devlettir.
Özneyi sulandırırsanız yüklemin anlamı kalmaz.
Bıçak sırtında “barış dansı” yapanlar şehitlere nasıl hesap vereceksiniz?